Hayatınız bir boşlukta olsaydı eğer tutunacak bir dal olarak aşkı seçer miydiniz? Ya da bir umut diye sevginizi hiç olmayan birinin kalbine tohumun toprağa bırakılışı gibi bırakır mıydınız? Yine sabah olmuştu ama bu sefer diğerlerinden farklıydı güneş daha bir parlak aldığım nefes daha bir ferahtı sanki. İçimde huzurlu bir yanın ardında sıkıntı olarak kalbime yerleşen bir ağırlıkta vardı. Gece verilen kararların hep yanlış olduğu söylenirdi doğruluğunu kanıtlamış olmuştum işte. İçimdeki bu ikilemi atmak için Ardil den bir adım bir umut beklemek en doğrusuydu. Yataktan ayaklarımı sarkıtıp ellerimle yüzümü ovaladım. Evin sessiz olması dikkatimi çekse de pek üzerinde durmayıp ayaklarımı sürükleye sürükleye lavaboya doğru adımladım.
Aynadaki halim eski zamanlarımdan fırlamış gibi karşımda duruyodu. Yüzümde nedensiz bir aydınlık vardı. Suyun yüzüme çarpışı uykulu halimi süpürüp akıp götürüyordu. Odaya dönüp üzerimde ki gök mavisi geceliğimi tam çıkaracaktım ki bahçeden acı bir çığlığın kopması ile ayaklarım tutmaz bir şekilde paldır küldür odadan çıkıp bahçeye koştum. Kalbim korku içinde tüm gücüyle hem kötü bir şey olmamasını umup hem de acı bir şekilde attı. Kaç saniye de aşağı indim bilmiyorum ama sanki ömrümden fazlaca seneler götürdü. Aşağı indiğim anda Asude Hanımın yere yığılmasının ardından tekrar bağırması aklımı ve kalbimi daha bir karıştırıp korkmamı sağladı."Ah ah ben ne yapayım ben nerelere gideyim yok yoook."
"Kadersizim zavallı bacım bu yaşında olacak iş miydi oyh." Şaşkın şaşkın bakarken Hatice nin yanına doğru ilerlerdim ve fısıltıyı andıran bir sesle:
"Ne oldu ? Asude Hanım neden bu halde ?""Asude Hanım 'ın kız kardeşi Elif Hanım 'ın eşi üzerine kuma getirmiş ondan bu halde ?"
Hafifçe başımı sallayarak anladığımı belirttim. Sabah sabah karşılaşmak istemediğimiz istemeyeceğimiz türden bir manzaraydı. Ama Asude Hanımın attığı acı feryat beynimde defalarca yankılandı.
"Biz gidelim meselenin doğrusunu bir bilelim hâla yola koyalım." Zümrüt Hanım Botan ı da yanına çekip arabayı hazır etmesini söyledi.
Yarım saat olmuştu Zümrüt Hanımlar yola çıkalı. Ben de odaya dönmüş üzerimi değiştirmiş yapacak bir şey var mı diye aşağı mutfağa indim ama tabiki karşımda kimseler yoktu. Hatice ye ne kadar seslensem dahi herhangi bir geri dönüş alamadım. Tam ümidimi kesip mutfaktan çıkacağım zaman karşımda birden beliriveren Ardil ile bir adım geri atmak zorunda kaldım. İkimizde manasız manasız birbirimize bakarken daha fazla sessizliğin gereksiz olduğuna kanaat getirip:
"Hatice veya diğerleri nerede?""İzin verdim diğerlerine. Annemler gelene kadar dinlensinler."
"Tamam ama.."
"Aması ne benimle bu evde tek olmaktan korktun mu?"
"Ne alakası var? Hiçte bile." Hadi ama ciddi ciddi tedirgin olmuştum işte onunla bu koca evde tek başıma olmaktan.
"Kahvaltı yaptın mı?"
"Hayır uyanır uyanmaz buraya koştum ve yapamadım işte. Ya sen ?"
"Bahçeye kur sofrayı da orada yapalım kahvaltıyı. Elini çabuk tut ama işlerim var."
Ardil ile uğraşmamak adına mutfağa doğru sessizce adımladım. Çayı ocağa koyduktan sonra en sevdiğim kahvaltı sofrasının çiçeği diyebileceğim patatesli yumurtayı yaptım diğer kahvaltılıkları da hazırlayıp bahçeye götürdüm. Tam topluklarımın üzerinde dönüp mutfağa yönelecekken Ardil elinde çaydanlık ile mutfağın kapısında belirdi. Bana doğru ilerlerken gözlerimi kaçırmadan onu detaylı bir şekilde incelemeye başladım. Şaşkın ifadem ile.
"Amcanlar nerede? Güzide Hanım 'ın yüzünü kaç gündür görmüyorum.""Görmek istediğini bilmiyordum. Zümrüt Hanım izin vermiş onlara tatil yapsınlar diye sözde tabi oda. "
"Zümrüt Hanım pek sevmiyor gibi Güzide Hanım ı yoksa ben mi öyle algıladım."
"Sevmez zaten zoraki aldı yengemi. Ortada hiçbir şey yokken Güzide yengem bavulunu alıp gelmiş. "
"Nasıl yani ortada bir şey yokken derken ?"
"Amcam Güzide yengemi değil de onun kız kardeşini isterken bir mektup yazıyor bu mektupta Güzide yengeme ulaşıyor. O da kendine sanıp geliyor işte amcama."
"Ya sonra ne oldu amcan kimi istediğini söylemedi mi?"
"Orasını bende tam olarak bilmiyorum. "
"Üzücü bir durum üzüldüm Güzide Hanım için."
Umursamazca omuz silkip patatesli yumurtadan kocaman bir parça aldı. Güzide Hanım 'ın kötülüğüne karşı yine de onun için üzülmüştüm zor bir durumdu sevilmediği adamın yanında duracaktı sevmediğini bile bile. Ama amca için daha çok üzülmüştüm. Sevmediğin bir kadınla bir ömür geçirecekti. Çözüm vardı kolaydı da peki neden bir çözüme ulaşmak yerine bu durum içinde olmayı tercih ettiler? Ardil e baktığımda ise kahvaltısına son hız devam ediyordu.
" Teyzenin eşi kaç yaşında?"
" Altmış iki yaşında."
" Gerçekten kuma mı getirecek ?"
"Bilmem belki getirir konuşturup durma beni de yemeğimi yeyim."
Oflayıp gözlerimi devirdikten sonra çatalımı bıraktım ve tabağımı öne doğru ilerlettim. Umursamazlık seviyesi kaçtı bu adamın acaba? Ardil kahvaltısını yaparken ben de ona bakıp durdum devamlı.
"Ben de sana getireyim mi kuma? Kardeş kardeş oturursunuz dedikodumu yaparsınız benim ha?" Ciddi miydi ahh!
"Hı hııı getir getir." Ve ardından Ardil in kahkaha atışı. İlk defa şahit olduğum bir olaydı bu. Bu anın bitmesini istemiyordum bu anda kalmak istiyorum diye resmen ağlayabilirdim. Kalbim bu aralar ne çok çarpıyordu son hızla. Kahkahası bitince Ardil bana baktığı anda ona bakarak hoşnut olmadığımı belirten bir surat ifadesi ile burnumu kırıştırıp kollarımı göğsümde bağladım. Burun kırıştırmamın karşılığı olarak Ardil de aynı haraketi bana sundu.
"Ben de bu hareketi yaparken bu kadar sevimsiz oluyor muyum acaba ?""Sen her daim sevimsizsin Mersa."
Sinirle sandalyemi geriye iterek kalktım ve kahvaltı sofrasını toplamaya başladım. Ardil in serzenişlerini boşa sayarak mutfağa giriş yaptım. Mutfağı toplarken izlendiğimin farkındaydım ve sakarlığım üzerindeydi.
"Kırmadığın bir şey kaldı mı?"
"Evet senin kafan!"
"Seninle atışmayı çok isterdim ama malum iş beni bekler. Yalnız kalabilir misin evde ?"
"Kalabilirim sıkıntı yok. "
"Tamam ben iki saate gelirim. "
Hiç ona bakmadan işime tekrar döndüm. Bugün ikimiz normal insanlar gibi sohbet etmiş gerçi ben sormuştum o sadece cevaplamıştı sorularımı ama diğer günlerden farklıydı bugün işte her yönüyle. Bugün kavga yoktu kalp kırma yoktu Ardil de bir sorun yoktu biraz şaşkın olsam dahi bugün benim için iyiydi her ne kadar kötü ve korkunç başlasa da. Her ne kadar basit görünse dahi aslında o kadar zordu ki bazı şeyler bazı anlamlar. Hayatta bir türlü sırrı çözülemeyen olaylar vardı sanırım benim ki de buydu işte. Ya bu sırrı çözmeye aklım ya da ömrüm yetmeyecekti. Ne zaman bir şeyi çok istesem olmuyordu bir türlü hayatım dikişini tutmuyordu. Her şeyin en sıkıntılısını daima ben buluyordum. Hep bana denk geliyordu işte. Sınavım bu olmamalıydı. Televizyonun karşısında oturmuş durmadan kanal değiştirip duruyordum. En sonunda parmağım yoruldu ve herhangi bir kanalda durdum aklımda bir şey olmadan ilk defa bir şey düşünmeden boş boş bakıyordum televizyona. Daha sonra hafif bir sallantı ile gözlerimi aralayıp neler olduğuna bakmak adına hafif kımıldandım yan tarafımdan hafif bir mırıltı ile Ardil kımıldadı. Yatakta olduğumu bir kaç saniye için de kavradım. Beni yatağa kadar taşımış mıydı? Ah ne romantik uyuyor olmama lanet getirdim. Etrafa bakmayı ve lanet okumayı bırakıp kafamı tekrar yastığıma bıraktım. Sonrası zaten rüyalar alemi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Reyhan Kokusu
General FictionKüçücük bir beden düşünün.Küçücük kınalı elleri titreyen. Gözleri anlamsızca etrafa bakan. Yanında en çok annesini arayan. Peki o küçüğün yerine kim yanacak? Kim o ateşin içinde yanıp kül olacağını bildiği halde kendini kurban edecek? "Adının anlam...