12.BÖLÜM

7.2K 227 1
                                    

Önce koku sonra tat hemen ardından duyma ve final görme duyusunun kaybolması tek gerçekleri ilerde hatırlamayacak dahi oldukları hatıraları ve birbirlerine duydukları sevgi. Görmeden sever miydiniz birisini sadece geçmişte çok sevdiniz diye bu günlerde aklınızda ya da kalbiniz de yer edinir miydi? Sadece bir ıslık sesi ve sigara ile başladı mı hiç aşkınız ya da küçük bir çarpışma ve ardından ilk görüşte aşk. Hepimiz isteriz ki gelecek neslimize gözümüzde ki parıltı tenimizdeki his ve kalbimizdeki ilk günkü gibi duran aşk ile hikayemizi anlatmak. Peki o devamlı hayran hayran baktığımız aşk filmleri ya da kitapların finalinden sonra kahramanlarını düşündünüz mü? Uyuyan güzelin ya da pamuk prensesin torunlarına anlattıkları o büyüleyici aşklarını düşündünüz mü? Benim ne gelecek neslime ne de gurur duyarak daima kendime hatırlatacağım bir aşk hikayem yok. Elimde sadece zorla bir evlilik ve sevmediğim sevilmediğim bir eşim var. Hiç cezbedici bir hikaye değil gelecek nesiller için öyle değil mi?

"Yeter artık uyu! Uyumuyorsan da kapat şu aptal şeyi ben uyuyayım."

Evet. Odamı yatağımı ve en kötüsü hayatımı paylaştığım adam buydu işte. Bencil umursamaz ve sinirli ki bunların hiçbirisinde bir çekicilik görmüyorum ben. Ama bedeni desem ünlü bir heykel traşın en önemli en nadide parçası gibi. Baktığım ama göremediğim bal rengi gözler. Bir kadının yatağında olmasını isteyeceği bir erkek ama kalbi peki sanki kimseyi almamaya niyetli gibi. Tabi bir kalbi varsa ki orası şüpheli..

"Sana da Iyi Geceler!"

Hastaneden geldiğimiz zaman aşağı da küçük bir sorguya çekilişin ardından odama gelmiştim ve beni düşünen bir adet Botan sıkılmayayım diye bilgisayarını bırakıp gitmişti. Ilk önce Büşra ya atmam gereken dosyaları mail attım daha sonra ise film izlemeye koyuldum. Kaç filmi arda arda bitirdim bilmiyorum hepsi bir iz bıraktı bi umut bi yaralı kalp. Bilgisayarı kapatıp yastığımı dikleştirdim uyumaya niyetim yoktu. Ağrılar bazen artıp bazen azalıyordu.

"Uyu."

"Uykum yok. "

"Saat kaç oldu yat artık bebek gibi seni mi sallayım ya da nenni ister misin? Ya da emzik mi vereyim ya da sen ver."

"Uyu işte sen ne zararım var sana?"

"Beni sapık gibi izlemen hoşuma gitmiyor."

"Ben. Seni. İzliyorum. Hem de sapık gibi. Ardil ne gördün rüyanda Allah aşkına.?"

"Ne gördüğümü uygulamalı görmek isteyeceğini sanmıyorum. O yüzden beni de kendini de çileden çıkarma da uyu."

"Of of. Bak bence yatakları ayıralım biz seninle. Koltuğa geçmek nasıl fikir?"

"Güle güle. Umarım orada rahat olursun. En azından benim için hadi artık. "

Gözleri kapalı bir şekilde bana laf yetiştirmesi uykulu halinin bile çekilecek hal olmadığını avaz avaz bağırıyordu. Tavanı izlemekte çok güzel bence. Hangi renkti bu tavan ya hu. Acaba kaç usta çalıştı burada. Renk seçimi..

"Tavanı izlemeyi bırak ve kapa şu gözlerini eğer oymamı istemiyorsan. "

"Beni izlemekten vazgeç beyefendi."

" Seni izlemek mi? Victoria secret meleği olsan dahi bakmazdım. Kör olmamı bekle."

"Tabi tabi."

"Uyu yoksa yatağa gömeceğim artık seni ha."

Ardil e cevap vermeden gözlerimi kapattım ve uyumaya çalıştım çalıştım diyorum çünkü belime sarılan güçlü kollar aklımın uykuya gitmesinde pek bir yardımcı olmuyordu sonuna kadar açılan gözlerim ile birlikte.

"Victoria secret meleği dahi değilim çek şu kolunu. Bakmam diyorsun geri adım atma sözünden."

"Evet Karıcım. Bakmam diyordum dokunmam demedim."

Belimdeki kolları her ne kadar yok saymaya çalışsam dahi bir türlü olmuyordu. Yalancı ölüme kucak açana kadar..

"Mersa annenden özür dile hemen."

"O benim annem değil benim annem öldü baba onu sen öldürdün. "

"Annem öldü ama sen hala buradasın baba. O tek başına çok korkar ki."

Daha sonrası ise bir sürü karmaşa. Yataktan doğrulmam ile hatıralarımın arasında olan gerçeği yaşamıştım şimdi de. Sadece rüya denip geçilmezdi ki ölüm. Bu tarih ile hatırladığım tek şeydi o rüya. Son bir keresi olmadan. Ama annem için sevinmiştim bir bakıma sevdiği adama bakarken kapattı o gözlerini sonsuzluğa...
Üzerimi değiştirip mezarlığa gidecektim bugün. Her sene olduğu gibi bu sene de aynıydı. Boş parmaklarımı dolduracak tek şey annemin yüzüğüydü. Belki kalbime de etki eder umudu ile takmıştım her seferinde olduğu gibi. Daha sonra kahvaltı için aşağı inmeye başladım. Adımlarım yavaş ve son derece isteksizdi. Olduğum yerde durdum ya da durmak zorunda kaldım karşımda babamı görmek beklemediğim birşeydi. Buradan kaçıp gittiğimden beri herkesten gizli giderdim mezarlığa kimsenin haberi olmadan. Aynı havayı soluduğumuzdan habersiz yaşarlardı o bir günü. Ama şimdi kapımdaydı babam yine aynı ifade vardı yüzümde çocukluktan kalmaydı belkide.

"Annem öldü ama sen hala buradasın baba."

Aynı kelime aynı hece aynı harfler ve aralarına tıkıştırılmış acı kırıntılar. Annesi tarafından büyütülen bir çocuk değildim diğeri gibi şanslı sayılacak türden. En güzel yaşımda kaybetmiştim oyun arkadaşımı. En güzel yaşımda vazgeçmiştim bir hayalimden. En güzel yaşımda tanımıştım eksikliği. Yine en güzel yaşımda kaybetmiştim aşkla bağlandığım adamı. Babamı...

Reyhan KokusuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin