3.Bölüm

6.8K 379 7
                                    

Güne sabahın erken saatlerinde uyandığımda etraf oldukça sessizdi.Bizim evimizde ise sabahları asla erken kalkamazdım.Uyumayı severdim.Ama burada tam tersi oluyordu ve şaşırdığım bir şeyde değildi.Yataktan kalkıp yavaşça pencereye doğru ilerledim ve kumaşı kaldırdım.İçerisi daha da aydınlık olmuştu.Pencereden şatonun giriş kapısında birbiriyle itişip kakışan insanları gördüğümde hızla üstümü değiştirdim ve aşağı indim.Giriş merdivenlerinin ortasında durdum ve atlarla oyalanan bir genç görüp yanına doğru hızla ilerledim.

"Dışarıda ne oluyor?"dedim.Genç yüzünü döndü.

"Bilmiyorum"dedi.Uzun boylu,mavi gözlü ve açık kahverengi saçlara sahipti.Belinde ise kılıç bulunuyordu.Krallığın şovalyesi olduğunu düşündüm.

"Sen şovalye değil misin? Nasıl bilmiyorsun ?"dedim ama geri cevap alamadım.Buradaki herkes kralları gibi burnu havada mıydı?Öyle olmalıydı.Geriye babamın seslenişiyle döndüm ve yanına gittim.

"Kiminle konuşuyordun, Raya?"

"Kim olduğunu bilmiyorum ama dışarıda insanlar olay yaratıyor.Neden olduğunu öğrenmek istedim."

"Burada bir bulaşıcı hastalık var ve ortalıkta böyle gezmemelisin.Dikkatli ol.Anladın mı?"

"Evet"dedim.Eliyle çenemi okşadı."Hadi kral bizi bekliyor.Ona bazı gerçekleri anlatma vakti."

"Ne gibi gerçekleri?"

"Orada anlarsın."dedi ve büyük salona giden kapıya doğru yöneldi.Kapı açıktı.İçeriye girdik.Kral yerinde oturuyordu ve yanında ayakta Lebi duruyordu.İki elini karnında birleştirmişti.

"Kralım"dedi babam ve söze başladı.

"Bu bulaşıcı hastalığı bizim engellememize imkan yok.Bunu Lebi'de baştan beri biliyor aslında."demesine kalmadan kral zar zor ayağa kalktı ve bağırdı.

"Nasıl engellemenize imkan yok?Siz büyücüler ne işe yararsınız?"dedi.Öfkeden gözleri kızardı.Ben kıpkırmızı olmuştum.Şimdi ne olacaktı ?Bu adam istediğini alamadığı için bizi öldürecek miydi?Buraya hiç gelmemeliydik.

"Ancak kralım sadece bir yol var "dedi Lebi.Başını tekrar eğdi.Kral yerine oturdu.Sakinliği geçmişti.Ya da ben öyle zannediyordum.

"Ne yolu Lebi anlat hemen."

"Efendim bu  hastalığın herhangi bir büyü veya iksirle ilacı yok.Tek ilacı sarı çiçek otudur.Ve üzgünüm ki o ot burada veya yakınlarda yetişmez."

"Peki nerede yetişir?"Babam söze atıldı.

"Karanlıklar Krallığında."dediğinde odada bulunan herkes şaşkınlıklar içinde kalmıştı.Karanlıklar Krallığı...Ününü herkes duymuştu.Bende  tabi.Bir başka adı  vardı o krallığın ama oradaki herkesin büyücü olması ve savaşlardaki başarıları oranın isminin Karanlıklar Krallığı olarak anılmasına sebep olmuştu ve oldukça uzaktı.

"Lanet olsun."diye haykırdı kral.

"Efendim tek çaremiz bu."dedi Lebi.

"O zaman oraya gideriz."dedim kendime inanamayarak.Kral bana sadece şaşkın değil gurur dolu gözlerle bakmaya başlamıştı.Onun için iyi birşey söylemiştim.Kendim için ise ölüme gitmek gibi birşeydi.

Ancak dışarıdaki insanları düşündüğümde iyi birşey yaptığımı düşündüm.Tek çare buydu.Onlar sadece bu yolla iyileşebileceklerdi.

"Kız haklı "dedi kral."Yarın yola çıkın.Sen Lebi ve gelmek istiyorsa kız demesine kalmadan arkadan biri "Ben de " diye atıldı.Arkamı döndüğümde bu kişinin atlarla oyalanan konuştuğum o genç olduğunu gördüm.Ne yapıyordu bu?Nasıl kralın karşısında böyle rahat davranabiliyordu?

"Persin sen burada kalacaksın."

" Hayır baba! Gideceğim.Onlar bu uzak yolu sağ biteremezler.Bırak yardım edeyim.Ben ve şovalyelerim onların güvenliğini sağlarız."dedi.Kral birkaç saniye  düşündü ama cevap vermedi.Bu evet olsa gerek genç arkadaki arkadaşlarına bir işaret yaptı.

"Yarına hazır olacağız."dedi ve arkasını dönüp giderken bana bir alaycı bakış fırlattı.Prens olabileceği nereden aklıma gelirdi ki?

     Kralın yanından çıkarken kapının önünde durdum ve dışarıya baktım.İleride prens ve arkadaşları duruyordu.Aralarında koyu bir sohbet vardı ve hepsi ciddiydiler.Gözüme çarpan ise aralarında bir kadının olduğuydu.Bir kadın şovalye...Aslında genç görünüyordu.Ona kız demek daha doğru olurdu.Siyah saçlı ve gördüğüm kadarıyla siyah gözlere sahipti.Ve en az benim kadar zayıftı.Prense çok dikkatli bir şekilde bakıyordu.Sonra elini prensin yanağında gezdirdi.Prens yüzünü  hafifçe çekti ama gülümsedi.Diğerleri de birbirleriyle imalı şekilde bakıştılar.O ikisinin birbirleriyle ilişkisi olduğunu anlamıştım.Ya da araları çok iyiydi,bilemezdim.Zaten önemsemiyordum da.Odama doğru yürümeye devam ettim.Kadın şovalyeyi düşünemeden edemiyordum.Neden bilmiyordum ama hep böyle bir kadın savaşçı olmak istemiştim.Kılıç eğitimim vardı,ata binmek konusunda usta gibiydim ama hiçbir zaman bir kadın şovalye olamayacaktım.Çünkü büyü yapabiliyordum,diğerlerinden farklıydım.Evet ben dışlanmak zorundaydım.

   Odama geldiğimde babam kapının önünde beni bekliyordu.

"Baba ?"

"Raya seninle bir konu konuşmam gerekecek."

"Hayır baba.Yolculuğa geleceğim."diye atıldım.Önceden  beni uyaracağını anlamıştım.Bunu tahmin etmek zor değildi.Çünkü gideceğimiz krallık karanlıklar krallığı olarak adlandırılıyordu.Geçeceğimiz yollar tehlikeliydi.Değişik yaratıklar bile olduğunu duymuştum.Yani kısacası ölüme gidecektik.Bunu teklif etmekle aptallık etmiştim.Ama pişman değildim.Tek çarenin bu olması ve binlerce hastalıklı insanın iyileşmesi buna bağlıydı.Bunu yapmak zorundaydım.Kral da elbette ki bunu kabul etmişti.Ama kendi oğlunu da göndermesi tuhaftı.Gerçekten şaşırılacak bir durumdu.

"Seni zorlayamayacağım."Bunu babam mı demişti?Evet gelip beni uyaracaktı,ama gelmemem için diretmesini beklerken kolay olmuştu.Kendi odasına doğru ilermeye başladı.Kapısını tam açtığı sırada "Bir dakika" diye onu durdurdum.Üzgün ve halsizdi.

"Evdeyken onlara yardımın gerekebilir dediğinde ne kastetmiştin?"Bu sorum karşısında şaşırmıştı.

"Demek o zamadır unutmadın ha?"Güldü."Bak Raya sen güçlüsün hemde herkesten güçlüsün."

"Ben mi ?"dedim alaycı bir ifadeyle.

"Evet."dedi ve odasına girdi.Yine kestirip atmıştı.Ve ben yine merak içindeydim.Ben ve herkesten güçlü olmak...Saçmaydı.

BÜYÜCÜ KIZ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin