7.Bölüm

5.1K 318 7
                                    

"Az bir yolumuz kaldı."Persin'nin sesi kısık çıkıyordu. Sabahın erken saatlerinde yola çıkmıştık ve gözlerim hala ağrıyordu. Sık ağaçlar yerini az ağaçlara bırakınca sakinliğimin yerini korku alıyordu. Evet, oraya yaklaşmıştık ve kalp atışlarımın hızını hissedebiliyordum.

"Atları bırakmanın vakti geldi."dedi Persin ve atından hızlıca indi.

"Daha varmadık. Neden iniyoruz?"Katali Persin'e meraklı gözlerle bakıyordu. Ben ise sessiz kalmayı tercih ediyordum. 

"Fark edilmememiz gerek."

Katali'yle birlikte ben de attan indim. Katali'nin yüzünde öyle bir huzursuzluk vardı ki beni etkiliyordu. Ben zaten korkuyordum ama onun yüz ifadesindeki hal korkumu ikiye katlıyordu.

"Kendine gel."Persin bunu sadece ikimizin duyabileceği bir şekilde söylemişti. Sonra birkaç saniye bana bakmaya devam ve yürümeye başladı.

"Nereye gideceğimizi biliyor muyuz?"diye sordu Katali Persin'e.

"Düz devam edelim."

"Ağaçlar yüzünden ileriyi göremiyoruz bile. Düz devam edeceğimizi nereden biliyorsun? Katali'nin sesi oldukça yüksek çıkmıştı.

"Yolu Lebi biliyordu. Ne bekliyorsun?"Persin ve Katali tartışmaya başlayınca düz devam etmeye başladım. Onların bağırışlarını duymak istemiyordum.

"Raya, koş!"Arkamı döndüğümde Persin ve Katali koşarak yanıma geliyorlardı. Arkalarında ise atlı savaşçıları görünce ben de koşmaya başladım. Son hızla koşarken iyice birbirimizden kopmuştuk. Persin'in yanıma doğru yaklaşarak koştuğunu fark ettim. Katali ise uzaktaydı. Persin'le birlikte oldukça hızlıydık ama ne olursa olsun atlı savaşçıların bizi çoktan yakalaması gerekirdi. Hala arkamızdaydılar.

Tam bu sırada ağaçların bittiği yerde Persin durdu. Ben biraz gerisinde olduğum için yanına gelince durdum ve başımı eğdim. Nefes nefese kalmıştım. Ama Persin sanki hiç koşmamış gibi rahat duruyordu. Karşısına öylece baktığı dikkatimi çekince bende başımı kaldırarak tam karşıma baktım. Devasa büyüklükte bir şatoydu karşımdaki. Rengi simsiyah olan bu şatonun pencereleri tek tek resimle çizilmiş gibiydi. Güzelliği karşısında öylece bakakalmıştık. Tam bu sırada Katali arkadan koşarak geliyordu.

"Arkamızdalar. Ne bekliyorsunuz?"deyince sanki birisi tokat atmış gibi kendimize gelerek tekrar koşmaya başladık. Şatoya doğru koşuyor olmam beni rahatsız etse de başka çarem yoktu. Son hızla koşarken şatonun etrafında hiçbir muhafızın olmaması dikkatimi çekti. Ve atlılar hala arkamızdaydı. Şatoya son hızla girdiğimizde Persin "ayrı yerlere koşun!"diye bir uyarı yaptı. Gayet mantıklıydı. Çünkü hepimizi bir yakalayacaklarına birimizin bile kurtulma ihtimali vardı. Üçümüzde ayrıldık. Nereye gittiğimi bilmeden karşıma ilk çıkan koridora sapıyordum. Etrafta kimse yoktu. Yorgunluktan nefes almamın zorlaştığını hissedince karanlık bir köşe diyebileceğim bir yerde durdum. Ve birkaç saniye dinlendim. Bana doğru gelen ayak seslerini duyduğumda ise tekrar koşmaya başladım. Acaba Persin neredeydi? Yakalanmış mıydı? Bunları düşünürken koridorun sonunda tek bir kapı olduğunu fark ettim. Koşarak kapıyı açmamla içerideki iki kişinin dönerek bana bakması bir oldu. 

"Lebi?"Aralarından birinin Lebi olması beni hem şaşırmış hem de rahatlatmıştı. Yanındaki adam ise bana gözünü kırpmadan bakıyordu. Lebi bana cevap vermeyip gözlerini karşısındaki adama çevirdi.

"Erken oldu ha Lebi?"dedi adam gülerek. Lebi buna karşılık gülümsedi. Adam bana doğru yürümeye başlayınca geri çekilmeye çalıştım. Ne yapacağımı şaşırdım. Geri dönüp kaçmayı düşünmemle kollarımın iki kişi tarafından tutulması bir oldu. Artık bir yere kaçamıyordum. Çırpınmaya başladım. Kalbim belki korkudan belki de şaşkınlığımdan mı bilinmez dışarı çıkacak gibiydi. Adam bana doğru gelmeye devam ediyordu.

BÜYÜCÜ KIZ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin