19.Bölüm

4.2K 228 16
                                    

Hızlıca yataktan kalkıp aynaya baktım ilk önce. Yanaklarım tahmin ettiğim gibi kıpkırmızı duruyordu. Kendime kızıp tekrar yatağa uzandım ve üstümü iyice örttüm.

"Ne yaptım ben?" Resmen Klay'a gelip gelmeyeceğini sormuştum. Hem yalnız kalmam için göndermiyor muydu gelmemesi gerekirdi değil mi? En yakın zamanda bunu ona söyleyip gelmesini istememeliyim diye düşündüm. Bir de gerçekten Klay'ı yanımda görmek istiyor muydum, bilmiyordum.

Yatağımda dinlenirken dışarıda duyduğum yüksek sesli gülüşmeler sanki ben dışında herkes eğleniyormuş gibi düşünmeme sebep oldu. Burada gerçekten çok sıkılıyordum ve Klay beni buradan uzaklaştırarak iyi bir şey yapacaktı.

Yataktan kalkıp dışarıda ne olduğunu görmek için pencereye ilerledim. Birbiriyle turnuva yapan şövalyeleri ve Usia'yı görünce şaşırmadım. Burada başka kimse bu kadar gürültüye cesaret edemezdi zaten. Şövalyelerin bir ayrıcalığı vardı ve Usia bir şövalye olmamasına rağmen ona görev verildiği için şövalye sayılıyordu. Onlara verilen görevse cadı avcısı kabileyi yok etmekti ve bu çok tehlikeliydi. Usia'yı da kaybetmek istemiyordum.

Pencereden ayrılıp dolaptan şimdiye kadar en beğendiğim beyaz elbiseyi giydim ve ne zaman yemek getirileceğini sormak için odamdan çıktım. Baş görevli kadın bazen işi önemsemiyordu. Ya da çok görevi olduğundan unutması da bir ihtimaldi.

Şatoda gezerken tam karşımdan bana doğru gelen şövalyenin o olduğunu gördüm. Yasaklara karşı gelen o sarı saçlı şövalye. Hem de Klay'ın en çok konuştuğu kişi. Sırrını saklayacaktım ama ne zamana kadar bilmiyordum. Elbet ortaya çıkacaktı.

Onun yanımdan geçmesini umursamadım ve durmadım da. Ama tam yanımdan geçerken başını hafifçe eğip selam vermesini yine anlamamıştım. Klay ona benim hakkımda ne anlatıyordu, bilmiyordum.

"Saçmalamaya başladın Raya."dedim kendi kendime. Ne anlatacaktı sanki? Koca kral krallığın meselelerini bırakmış benim hakkımda konuşacaktı öyle mi? Sen öyle san.

"Efendim." Gelen sesle düşünmeyi kesip arkamı döndüm ve baş görevli kadını elinde yemekle bana gülümserken buldum. Sahte gülümseme olduğunu hatırlatmalıyım.

"Ben de sizi arıyordum. Odanızda bulamadım da."

"Siz yemeği odasına bırakın. Birazdan gider." Tekrar arkamı döndüğümde Klay'ı görmemle kadının elindeki yemeği aldım.

"Hayır. Şimdi yemek istiyorum. Siz gidebilirsiniz."dedim baş görevli kadına. Kadın önce Klay'a baktı ve Klay başını tamam anlamında sallayınca yanımızdan uzaklaşmaya başladı.

Ben de Klay'a kötü bir bakış attıktan sonra durmadım ve elimdeki yemekle odama gitmeye başladım. Gidene kadar Klay'ın bakışlarını üzerimde hissetmiştim ve sanki o an düşecekte rezil olacakmışım gibi bir his içimi kapladı. Odama gidene kadar düşmedim neyse ki...

Odama girip sinirli bir şekilde yatağa otururken Klay'ın hakkımda kararlar almasını kabullenemiyordum. Bazen iyi şeyler düşündüğü kesindi ama çoğu kez de beni sinir ediyordu. Onunla hiç anlaşamıyorduk ve başımı dinlemek için gideceğim yerde onunla beraber olacaktım. Son derece saçmaydı.

Yemeğimi yemeye başlamamla kapının vurulması bir oldu. Daha ilk lokmamı ağzıma atmıştım ki hemen yutmaya çalıştım.

"Girin."

"Raya yemek mi yiyordun?" Usia heyecan içinde odaya girip elimden yemeği aldı ve masaya koydu. Onu anlamsız bakışlarla izlerken masaya koyduğu bir türlü yiyemediğim yemeğe baktım.

BÜYÜCÜ KIZ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin