41.Bölüm

3K 185 3
                                    

İki gün boyunca şatoda Klay'la karşılaşmamıza rağmen hiç konuşmamıştık. Ona yalan söylediğim günden beri beni görünce kafasını çeviriyordu ve ben bu halimize fazlasıyla üzülüyordum. Yaptığım hatanın farkındaydım ama olan olmuştu. O an gerçekleri söylemek aklımın ucundan bile geçmemişti. Sonuçları kötü olur diye düşünmüştüm. Ama şuan ki yaşadıklarımdan daha kötü bir sonuç olamazdı eminim. Aslında o kadar yakınken bir o kadar da uzak olmak... Bu berbat hissettiriyordu.

Bugün ise odamdan çıkmak istemedim. Beni görünce bakmayan bir Klay'ı görmek yerine hiç görmemeyi tercih ediyordum. Bu benim için ne kadar zor olsa da...

Usia'yla oturup sabah yemeğimizi yerken yüzümün asık olduğunun elbette ki ben de farkındaydım. Gülmem hatta gülümsemem bile imkânsızdı. Klay benden uzak olmamalıydı. Ona bu kadar bağlanmak aklımın ucundan bile geçmiyordu. Eskiden aşk nedir bilmeyen ve sadece hayaller kuran biri için her şey kusursuzdu. Şimdi ise acılar baş gösteriyordu. Bu günkü aklım olsa aşkın hayalini bile kurmazdım diye düşündüm.

"Raya bak kral seni seviyor."

"Yüzüme bile bakmıyor."dememle ofladı Usia. Yemeği bırakıp ayağa kalkarken ise onu izledim.

"Dışarıya çıkalım lütfen. Moralin yerine gelsin."

"İstemiyorum."

"Raya lütfen. Temiz hava al. Seni burada böyle bırakmak içimden gelmiyor."dedi ve kolumu tutup ayağı kaldırdı. Karşılık vermeden onu takip edip dışarıya çıkmamızla ise rüzgârın iyi geldiğini düşündüm. Neyse ki Usia gibi beni düşünenler de vardı.

Biraz gezdikten sonra ben içeriye girmek istedim hemen. Klay'ı daha görmemiştim ve hazır biraz gezmişken görmekte istemiyordum. Daha fazla acı çekmek bana işkence oluyordu. Bunun farkındaydım. 

Usia Amay'ın yanına giderken ben de Usia iyi hissetsin diye gülümsedim ve şatoya girdim. Bu sırada Lebi'nin karşımdan bana doğru geliyor olduğunu fark ettim ama zaten durumum da iyi olmadığı için uğraşamayacağımı düşünüp yanından laf atmadan geçmeyi umdum.

Ben yürümeye devam ettiğim sırada ise Lebi durdu bu sefer de.

"Kimi seçiyorsun?"

"Ne? Ne diyorsun sen?" İlk başta duymuştum ama yine de anlayamamıştım. Zaten ruh halim berbatken Lebi'yle de uğraşamayacaktım kesinlikle.

"Çocuğun mu sen mi Raya?"demesiyle bu gözlerimin dolmasına sebep oldu. Normalde ağlamayacağıma emindim ama ne olmuştu bilmiyordum. Klay'ın etkisi herhalde, dolmuşum diye düşündüm.

"Bunu sormakta ki amacın ne Lebi? Bu seni ilgilendiriyor mu?" Ses tonum iradem dışında yükselirken kendime engel olamıyordum. Gözlerimden yaşlar akmaya başladığında ise Lebi gülümsedi. Bu daha sinir bozucuydu.

"Maris gibisin."

"Annemin adını ağzına alma!"diye bağırdım bu sefer de. Etraftaki herkes bizi izlerken Lebi'nin bir bakışıyla tekrar işlerine devam ediyorlardı.

"Asıl annenin adını ağzına almayacak olan sensin Raya."demesiyle ise onun da ses tonunun yükseldiğini fark ettim. Ağzım açık şekilde ona bakarken neden susuyor olduğumu düşünüp ağzımı tam açacaktım ki Klay'ın Lebi'nin kolunu tutmasıyla gözlerimi Klay'a çevirdim. Şuan ağlıyor olmama lanetler okuyordum.

"Sana zarar vermeden git bu şatodan."dedi Klay Lebi'nin kolunu bırakıp. Bunu kısık sesle söylerken Lebi'nin Klay üzerindeki etkisi aklıma geldi. Onu önemsiyordu ama galiba beni daha fazla önemsiyordu.

BÜYÜCÜ KIZ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin