Şirkete girdiğinin beşinci ve Lâl'i tanıdığının dördüncü yılıydı gitmeye karar verdiğinde. Başka bir teklifi değerlendirmek üzere şirketten ayrılmaya karar vermişti. Aslında ektiği umut tohumlarının bir türlü yeşermediğini görmekten usandığı için gidiyordu. Gelen teklif tam zamanında yetişmişti sıkışmışlığından kurtulması için. Çok ama çok düşünmüştü kabul etmeden önce. Hatta Lâl ile bile konuşmuştu. Lâl'in teklifi değerlendirmesinin iyi olabileceğini, iyi düşünmesi gerektiğini söylediği an, yıldırımlar düşmüştü beyninin içine. "Kal" demesinimi bekliyordu ki? Neden kal desin? Ne vardı gitmesini istemeyeceği? Yo, hayır.Vardı tabi ki. Onca yaşanmamışlıkları vardı. Klasik veda yemeği için toplanmıştı arkadaşları. Canı hiç gitmek istemese gecenin yıldızı o olacaktı nihayetinde. Hiç istemezdi oysa ilgi üzerinde olsun ama bu sefer farklıydı. Kaçamazdı. Lâl'in de geleceğini biliyordu. Bu yüzden gitmeliydi o yemeğe. Sonunu bildiğin bir filmi izlemek gibiydi ama yapacak fazla da bir şey yoktu. Davete icabet etmek üzere hazırlanmaya başladı. Her zamanki gibi sadeydi yine. Beyaz gömleğinin üzerine lacivert sıfır yaka süveterini giydi, altına da sayısını bile bilmediği kot pantolonlarından birini geçiriverdi hızlıca. Kadınların hep başlarını döndürdüğünü söyledikleri parfümünü de sıktı. Hazırdı. Sahi Lâl'de sever miydi bu kokuyu acaba? Hiçbir şey söylememişti. Oysa kuvvetli bir koku alma yeteneği vardı. En ufak kokuları bile alır ve ne olduklarını şıp diye söyleyiverirdi.Kendini toparlanmaya çalıştı ve evden çıktı.
Kırık Plak Meyhanesine vardığında saat tam 20:00idi. Bu meyhane Türk sanat müziği ve mezeleri ile ünlü, Beyoğlu'nun Beyoğlu olduğu dönemlerin en keyifli mekanlarındandı. Lâl de çok severdi burayı. Daha doğrusu Türk Sanat Müziği ve keyifli bir sohbet eşliğinde dostlarla rakı içmeyi . severdi o. Rakıyı da sadece dostları ile içer, "muhabbetti iyi değilse rakı daiyi diildir" derdi. Bir keresinde yine hep birlikte rakı içerlerken ortak bir arkadaşları şöyle demişti: "1 dakika içinde onlarca kadına 'Seni Seviyorum' yalanını atabilirsin! Ama rakı masasında sadece 1kadının adını sayıklarsın." Evet, rakı masalarının klişe sözlerinden biridir bu ama Lâl bu sözleri duyar duymaz; "olur mu abicim. Bu laf sadece erkeklere mahsus olmamalı" diyip herkesten başarıyla gizlediği kederiyle tokuşturmuştu bardağını karşısındakiyle. Acaba o ismini hatırlayamadığı adam mı düşmüştü aklına, yoksa gerçekten erkek- kadın ayrımcılığına karşı olduğundan mı böyle demişti? Havada tatlı bir soğuk vardı. Soğuğu tercih ederdi Lâl. "Aklımı diri tutuyor, beni tazeliyor" derdi. Kışın ortasında üzerinde incecik bir kazak ile kaç kere inmişti o sigara molalarına. Üşür ve çok da keyif alırdı üşümekten. Mola sonrası yerine çıkar çıkmazda harika bir kahve eşlik ederdi üşümüşlüğüne. Kahve kupasını iki eli ile kavrar, dirsekleri masasının üzerinde, yavaşça, o şekilli dudaklarına değdiriverirdi kahveyi. Ofisteki kahve kupasını Arda hediye etmişti ona. Daha doğrusu ekipteki tüm arkadaşlarına yeni yıl hediyesi olarak kupa almış ama Lâl'in kupasını özellikle arayıp seçmişti. Aynasız odalarda kendi suretini arar gibi aramıştı o kupayı. Yuvarlak hatlı, kırık beyaz, dudaklarının değdiği yerde ince lacivert bir bant olan ve üzerinde "tişikkirler sipirmin" yazan bir kahve kupasıydı seçtiği. Superman'i de severdi Lâl. "Doğuştan kahraman olan bir tek ovar." derdi... Gözlüklerinin arasından girip, kirpiklerine çarpan bir kar tanesi ile kendine geldi.Meyhanenin kapısına da gelmişti zaten. İçeri girdi. 7 kişi çoktan gelmişlerdi.Anlaşılan ne kadar sıkıldığını bilen arkadaşı sadece samimi olduğu kişileri çağırmıştı. Çok ve gereksiz kalabalık olmaması iyi diye düşünerek geçti masaya.Kadro tamamdı. Fasıl henüz başlamamıştı. Kulakları çalan müziğe takıldı. Ah İstanbul çalıyordu.
.......
Bi lodos lazım şimdi bana bi kürek bi kayık
Zulada birkaç şişe yakut yer-gök kırmızı
Söverim gelmişine geçmişine ayıpsa ayıp
Düşer üstüme akşamdan kalma sabah yıldızı
....Esaslı bir küfür savurdu içinden şarkıda ki gibi, neye sövdüğünü isimlendiremeden.
Lâl'in karşısındaki iskemleye oturdu. Mezeler geldi gitti. Anılar tazelendi. Kadehler tokuşturuldu. Hep izledi Arda. En çok da Lâl'i izledi. Yüzünün her hattını zihnine kazımak istercesine izledi kadını. Sanki tek bir çizgiyi unutabilecekmiş gibi.
Alkol ne güzel şeydi. Hafifçe kontrolsüzlüğe geçti düşünceleri. Sızana kadar içebilseydi bu gece ve hiç uyanmasaydı keşke. Aklına yine bir sevdiği gruplardan birinin şarkı sözleri üşüştü:
.......
Ve sen ve benTüm şehir kir tutarken
Masum kalmak için, bizim için
Yeni bir dünya yarattık keşkelerden
......
Tam da böyle hissediyordu kendini. Keşkeler içinde bir dünyada. Birden masanın üzerinde kadehi tutan elinde tanıdık bir sıcaklık hissetti. Gözleri buluştu. Yine aktı telaffuz edilemeyen kelimeler. Lâl bir CD uzattı önüne doğru. Gripin'in 05.03.2010 isimli albümüydü bu. Ve arka kapaktaki listesinin ilk şarkısı yuvarlak içine alınarak işaretlenmişti.
Çok şey geçti içinden ama hiçbir şey diyemedi. Kadehini uzattı kadına ve sadece ince bir bardak tokuşturma sesi yankılandı meyhanede sonsuzluğa doğru...
Biraz paylaşım ve biraz vote şık hareket olabilir. :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LÂL BİR HAYAL... (Tamamlandı)
Ficción GeneralBİR BEYAZ YAKALI HİKAYESİ... Arda'nın tutku dolu dünyasına girmek üzeresiniz. Gerçi o dünyada tek bir kişi var ama siz yine de girin bakalım neler olacak? Siz Arda hakkında ne düşüneceksiniz, ne hissedeceksiniz? Bir adamın kendi ve bir kadına ola...