Bölüm 45

257 26 14
                                    

Ağzında paslı ve acı bir tat ile uyanarak banyoya gitti. Kaç gündür işe gitmiyordu acaba? Peki ya günlerden neydi? Aynada gördüğü kaşı açılmış ve akşamdan kalmış adam da kimdi? Ahh sahi ya dün akşamın eseriydi yüzünün harita gibi şekli. Temiz bir dayak atmış ve temiz bir dayak yedikten sonra eve gelip sızana kadar içmişti.

Hayal meyal hatırlıyordu olanları. Gittiği barda aptal bir kavgaya bilerek katılmış ve temiz bir dayak yemişti. Gülümseyerek "siz bi de karşıdakileri görün" dedi yüksek sesle ancak gülümserken canı çok acıdı.

Oldukça berelenmiş yüzüne pansuman yaptı ve giyindi. Tuhaf biçimde kendini çok iyi hissediyordu. 'Düzenli dayak mı yesem acaba?' diye geçirdi aklından. Saçma sapan gülümsedi ve ofise gitmek üzere hazırlandı.

Yine şahane bir trafik vardı şehr-i İstanbul'da. Klasik rutinini yapmaya karar vererek en büyük boy kahvesini aldı en sevdiği kahve dükkanından ve yola koyuldu. Enfes bir barok müzik yayıldı aracın içine ve bilindik bir İstanbul macerasına başladı.

Berbat bir hafta olmuştu ama kendini tuhaf biçimde yenilenmiş hissediyordu.

6 ay bir deneyelim bakalım neler yapabileceğiz?" diyerek yaptıkları teklifi kabul etmişti Lâl. Ardından defalarca aramıştı kadın Arda'yı ama hiçbir çağrıya cevap vermemişti, verememişti bir türlü. Dayak yemek ve dayak atmakla, kalan zamanlarda da sızmakla meşguldu zira. Ama şimdi iyiydi. Yani öyle hissediyordu. Bir biçimde açıklardı durumu kadına nasılsa.

Ofise girdiğinde danışmadaki asistan kızın lafı yarım kaldı. Günaydın diyecekken 'Arda Bey ama siz, yani nasıl? İyi misiniz?' diyebilmişti. Anlaşılan suratı tahmininden de kötü görünüyordu.

"-İyiyim. Merak edilcek bir durum yok. Sen bana sert bir kahve getir lütfen" diyerek odasına geçti. Tüm günü yüzünün haritaya dönen şekli için iyiyim demekle geçecekti anlaşılan. Muzip bir çocuk gibi gülümseyerek sırt çantasını koltuğa bıraktı ve yerine geçerek bilgisayarına gömüldü.

Kapı aniden açıldı ve adeta bir fırtına giridi içeri kadın. "nerdesin sen kaç gündür ve neden telefonun açılmıyor?"

-"Oha. N'oldu sana? İyi misin?" diyebildi öfkeli ses şaşkınlıkla. Elindeki kahve bardağını aceleyle masaya bırakarak koşar adım yanına yaklaştı. Oturduğu sandalyeden kalkan adamın ancak omuzuna geliyordu boyu kadının. Nefesi nefesine değerken, gözleri kadının dudaklarına takıldı adamın. Kadın hafif öne düşen başını avuçlarının arasına aldı ve yüzünü yüzüne yaklaştırarak endişeyle gözlerinin içine baktı. "Ah be paşam! n'aptın sen kendine?"

Kadını omuzlarından kavrayarak hafifçe kendinden uzaklaştırdı ve "iyiyim merak etme!" diyebildi. Ama kadın endişeyle ileri atıldı ve şimdiye kadar hiç yapmadığı kadar sıkı sarıldı adama ve başını göğsüne yasladı. Zaman dondu. Dünya durdu o an.

Saniyeler sonra ayrıldı bedenleri. Kadın sendeledi ve masaya tutunarak en yakın koltuğa bıraktı kendini. Arda hafif bir acıyla 'ahh' diyerek geri oturdu sandalyesine. Kısa bir sessizlik oldu ama sanki yüzyıllar gibi geldi bu suskunluk adama.

Nihayet kadın kendine geldi ve "gerçekten ne oldu? İyi misin? Ama anlamalıydım telefonlarıma çıkmayınca bir şeyler olduğunu" dedi.

"-yok bir şeyiiim. Büyütme lütfen. Ufak bir bar kavgasıydı o kadar" diyebildi.

Ama kadın pek ikna olmuşa benzemiyordu. "Sen, dövüş sanatlarını bilen sen, ufak bir bar kavgasında bu hale geleceksin, bende inanacağım ha!"

"Gerçekten bırak şimdi bunları. İyiyim dedim ya. Hem sen nasılsın? Anlat bakalım ilk haftan nasıl geçti?" diyerek konuyu değiştirmeye çabaladı.

Kadın üstelememesi gerektiğine kanaat getirdi ama kesin kurcalayacaktı konuyu. Gözlerinden okumuştu Arda.

"Seninle konuşmadan bir karar vermeyecektim ancak sana ulaşabilen olmadığı için ve şu sıralar da kendimi meşgul etmem gerektiği için kabul ettim teklifinizi" diye yanıtladı kadın. O sırada telefon çaldı. Eli telefona giderken kadına baktı ve akşam birlikte çıkalım da konuşalım biraz dedi. Kadın başıyla onaylayarak ayrıldı odadan.

LÂL BİR HAYAL...  (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin