Eski ekibi bir araya getirerek de olsa görebilmişti kadını 1-2 kere daha. Hayatın tuhaf tesadüflerinde rastlaşıyorlardı iki eski asker arkadaşı gibi. Arada bir sadece Lâl onu aradığında anlamlı konuşmalar yapabiliyorlardı. Ama bazen iyice dayanılmaz oluyordu içindeki boşluk. Hastalık hızla yayılıyordu bedenine. Saatler geçmiyor, geceler bitmiyor, bir türlü dinmiyordu tenindeki yangın. İşte o zaman karanlık tarafın derin çağrısına uyuyor ve ismini bile hatırlamadığı kadınlarla dindirmeye çalışıyordu içindeki kan revan olmuş adamı.
Ardında incinmiş, kırılmış, dağılmış kadınlar bırakarak geçiyordu zaman. Artık o da ismini hatırlayamadığı adam gibi olmuştu. Hayır o farklıydı. Hiçbir kadına herhangi bir söz vermemişti.
Hayat yakasından tutmuş hırpalıyordu yine. İçinden firar eden vapurlar geçiyordu, hiçbir limana uğramayan. İstanbul'un vahşi martıları "dön sarıl kadına. Sarıp sarmala sıkıca" diyorlardı. Lâl için yazdığı ve bir türlü kâğıda dökemediği onlarca mektup üzerine çullanıyordu karabasan gibi. Çıkarıp çıkarıp okumanın bir faydası yoktu o mektupları. Derbeder zihni yine bulanıklaşıyor, sesine hasret, alkol ile sevişerek sabahı buluyordu içindeki Lâl'sizlik...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LÂL BİR HAYAL... (Tamamlandı)
Ficção GeralBİR BEYAZ YAKALI HİKAYESİ... Arda'nın tutku dolu dünyasına girmek üzeresiniz. Gerçi o dünyada tek bir kişi var ama siz yine de girin bakalım neler olacak? Siz Arda hakkında ne düşüneceksiniz, ne hissedeceksiniz? Bir adamın kendi ve bir kadına ola...