ufak ufak yorum bırakırsanız seviniriz...
Lezzetli Blues melodileri çalındı kulağına içeri girer girmez. En tenha yerdeki masaya kuruldu, bir şeyler sipariş etti ve el değmemiş yokluğuna dokunan kadını beklemeye başladı. Bu sefer araya kaç gün, kaç ay girecekti acaba sabah olunca?
Sabahkinden farklı bir kıyafet ile geldi Lâl. Klasik topuksuz botları, siyah taytı, ince kazağı ve fermuarlı kaz tüyü montu vardı üzerinde. Başında da gizlenmeye çalıştığında hep taktığı siyah kadife şapkası. Demek ki keyfi yoktu. N'olmuştu acaba? O odasını güneş gibi dolduran kadının neye canı sıkılmıştı?
"Sert bi şey söylesene bana. Geliyorum hemen" diyip, geldiği gibi kaybolmuştu. Sert derken? Malt içki de sevmezdi ki. Ne yapsa bilemedi. Kendi içtiğinden sipariş etti. Lâl masaya döndüğünde neşeli gibiydi. Ama ağlamıştı. Ağladığını ve bunu gizlemek istediğini bilecek kadar tanıyordu onu. Israr etmeyecekti. Çünkü hoşlanmazdı sıkıştırılmaktan. Kim kıymıştı ki şimdi içten gülüşlerine? Acaba hala şu ismini hatırlamak istemediği şuursuz adam mıydı? Sahi hala görüşüyorlar mıydı? Yok canım. Kaç zaman geçmişti üzerinden, ne sular akmıştı köprülerden. Hayır, o olamazdı.
Lâl sanki hiçbir şey olmamış gibi günlük kelimelerine dönüverdi. Tüm gece geçen beş yılı yad ederek yer yer keyifli, yer yer sağanak öfkeli geçirdiler. Nasıl da akıp gidiyordu yine acımasız zaman. Bir sabah kalkacak ve yılların geçtiğini fark edecekti. Bi şeyler yapmalıydı? Ser verip sır vermemek de bir yere kadardı. Acaba ellerini tutsa, gözlerinin derinine baksa ve "Haberin yok ölüyorum Lâl. Ya aklımı geri ver ya da bitir bu faili meçhul cinayetleri artık" dese. Bozuverseydi şu kahrolası kara büyüyü. Yapmadı. Yapamadı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LÂL BİR HAYAL... (Tamamlandı)
Ficción GeneralBİR BEYAZ YAKALI HİKAYESİ... Arda'nın tutku dolu dünyasına girmek üzeresiniz. Gerçi o dünyada tek bir kişi var ama siz yine de girin bakalım neler olacak? Siz Arda hakkında ne düşüneceksiniz, ne hissedeceksiniz? Bir adamın kendi ve bir kadına ola...