Tenlerin büyülü dansının sona erdiği, aşkla büyüyen, tutkuyla biten bir gecenin sabahına daha uyanmışlardı.
Yeni yılına sadece 2 gün kalmıştı. Kadına henüz söylemediği planlarının son kontrollerini yapmak için hiç istemese de yataktan çıktı.
Kuzey'in Venediği Brüj'de baş başa şahane iki gün planlamıştı. Peri masalı gerçek olsun istemişti bu büyülü orta çağ kentinde.
Dönemden önceki son sabahlarında yanında uyuyan ruhu güzel kadını seyretmeye başladı. Dünyada sadece ikisi kalmış gibiydi o masal kentte. Ve Arda bir kez daha anlamıştı ki Che Guevera haklıydı; bazı kadınların limanı yoktu. Onlar sadece özgürlükten yaratılmıştı. Haritasızdı o kadınlar çünkü asla hiçbir atlasa sığmayacak kadar sınırsızdılar. Ve Lâl o kadınlardan biriydi. Şimdiye kadar kimseye sarılmamış değildi ama Lâl'i bağrına basmıştı.
O hesapsız, doyumsuz, heyecanlı, güçlü, zor kadın kollarında uyurken, olmazlara koşan halsiz ruhu ayağa kalkmaya başlamıştı. Kanadı kırık kuş gibi koşmuştu avuçlarına kadının ve onun sonsuz şiirlerine musallat olmuştu. Nefes almak hüner değil, bir kadına ruhunu ilikleyebilmekti yaşamak. Anlaşmıştı.
'Günaydın' diyen ses ile büyüsünden sıyrıldı ve sanki ilk kez öpüyormuş gibi usul usul incitmeden öptü kadının dudaklarından ve "Günaydın ruhu öpülesi kadın. Haydi bakalım ben kurt gibi açım ve burada menemen yok" diyerek muzipçe gülümsedi ve çıktı yataktan.
Banyoya giderken arkasını döndü ve buğulu bir şekilde "Bazı şeyler hiç değişmeyecek. Rakının yanından peynir hiç eksik olmayacak. Çayın yanında sigara hep güzel gidecek. Ve sen hiç unutulmayacaksın Lâl'im" dedi.
Çok mu çok aşıktı? Olsun mahzuru yoktu. Gözleri kaç gece, dudakları kaç karanfil ederdi bu kadının. Herkese bir pencere lazımdı önünde oturup her şeyi unutabileceği. Ve Lâl o kadındı işte. Duşun sıcak suyu bedeninden yalayıp geçmesi anında bunları düşünüyordu Arda.
Banyodan çıktığında kadını bir pencerenin önünde otururken buldu. Az önce aklından geçenleri hatırladı ve tuhaf biçimde gülümsedi. Kadına doğru yürüdü, arkadan sarılarak kokusunu içine çekti ve kulağına fısıldadı "Geciktim bağışla sevgili. Bu kaba zamanlarda değil incecik zarif bir yüzyılda sevmeliydim seni"
Lâl hafifçe tuttu kendini saran kolları. Ateş gibi bir öpücük bıraktı adamın koluna ve "Şımartıyorsun beni" dedi. Utanmak bile yakışıyordu bu kadına.
Arda başını kadının başının üzerine dayadı ve "Senin gibi bir kadının şımarmasında hiçbir mahzur yoktur. Zira yerini seven çiçeğin coşkusu her zaman seyredilmeye değer... "dedi. Hafifçe titrediklerini hissetti Arda.
(*) "Bizi buldukları zaman
Etlerimiz çürümüş olsa da
Kemiklerimiz ayrılmamalı birbirinden
Hadi gel!
Nefes almak hüner değil
Seninle ölmek istiyorum kadın" diye fısıldadı ve kucağına alarak yatağa taşıdı kadını.
Ve Arda karar vermişti aşk her dokunuşta ölür gibi sarsıldığımız şeydi.
kısa bir bölüm oldu biliyorum ama içimden geldi... Yıldızı atlamayın emi:)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LÂL BİR HAYAL... (Tamamlandı)
Ficción GeneralBİR BEYAZ YAKALI HİKAYESİ... Arda'nın tutku dolu dünyasına girmek üzeresiniz. Gerçi o dünyada tek bir kişi var ama siz yine de girin bakalım neler olacak? Siz Arda hakkında ne düşüneceksiniz, ne hissedeceksiniz? Bir adamın kendi ve bir kadına ola...