Birlikte çıktılar otelden. "Bi çay?" diye sordu Arda. Tadına kokusuna doyamamıştı daha." Dolmabahçe?" diye soruyla cevapladı kadın. Doorman kapıyı açtı, yanına oturdu Lâl. Sol yanındaki yırtmaç oldukça derindi. Yırtmacını çekiştirerek kapamaya çalıştı bacağını. Arda uzanıp dizine dokundu. Elleri yukarı doğru hafifçe kaydı kadının bacağında ve "gerek yok" dedi. Radyoyu açtı sonra telaşla. Üç Hürel 'Bir sevmek, bin defa ölmek demektir' doldurdu arabanın içini. 1974 yılının şarkısıydı yanılmıyorsa. Lâl'in ile aynı yaştaydı şarkı. Ama şarkı da kadın da şarap gibiydiler. Yaş aldıkça lezzetli, zaman geçtikçe kıymetli...
Çaylar acıydı. Gece kadının gözlerini saklıyordu. Sessizdiler. 8500 yıldır böyle susmamıştı sanki İstanbul. 'Mariagneta' isimli bir katalan halk şarkısı çalıyordu radyoda usulca. Ağır, dingin, huzurluydu şarkı da Lâl gibi. Ellerini tutmak istedi kadının. Yapamadı. Büyüyü bozmak istemedi. Bir kadından, bir bedenden daha fazlasıydı Lâl...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LÂL BİR HAYAL... (Tamamlandı)
Ficción GeneralBİR BEYAZ YAKALI HİKAYESİ... Arda'nın tutku dolu dünyasına girmek üzeresiniz. Gerçi o dünyada tek bir kişi var ama siz yine de girin bakalım neler olacak? Siz Arda hakkında ne düşüneceksiniz, ne hissedeceksiniz? Bir adamın kendi ve bir kadına ola...