"Bu aralar yanınızda mısır taşımaya ne dersiniz? Çünkü eğer Jeon Jungkook denilen herif sabrımı biraz daha zorlarsa herkese harika bir gösteri sunmaya şu kadar yakınım." Hiddetle konuşurken baş ve işaret parmağının arasında neredeyse görülmeyecek bir boşluk bırakarak olay çıkartmaya ne denli yakın olduğunu anlatmaya çalışan en yakın arkadaşına baktı.
"Günün sonunda uzaklaştırma alacağın bir gösteriden mi bahsediyorsun? Eh, eğer böyle bir niyetin varsa üzgünüm ama yanımda mısır değil seni durdurmak için bir şok cihazı taşırım." Sessizce söylendikten sonra oturduğu sandalyede biraz daha aşağıya kaydı. Her zaman enerjiyle dolup taşan bedeni bugün fazlasıyla yorgun hissediyordu.
"Jimin haklı, Taehyung. Kaç yaşında olduğunu unutma, artık sorunlarını diğer insanlar gibi konuşarak halledebilecek durumdasın." Taehyung'un abisi, aynı zamanda arkadaş gruplarının toparlayıcısı, Namjoon konuştuğunda onu onaylayan sesler çıkardı.
"Ya da önce birkaç kitap oku ve kelime hazneni normal insanların seviyesine getir? Eminim bu süre içinde seni sinirlendiren şeyin ne olduğunu unutursun bile."
"Üzerime oynama Jung Hoseok, yeterince gerginim zaten."
Jimin kafasını yasladığı yerden kaldırırken sordu. "Neden bu kadar sinirlendin?"
"Fotoğrafçılık kulübü olarak okul adına bir yarışmaya katılacağız biliyorsunuz. Önümüzde hala zaman var ama mesele bu değil. Kulüpte herkes kurayla gruplara ayrıldı. Benim partnerim de o tavşan kılıklı geri zekalı oldu. Diğer bütün ekipler şimdiden sürekli olarak çalışmaları hakkında fikir alışverişi yapıyorlar, çekimler yapıp birbirleriyle paylaşıyorlar ama o sadece benim yaptığım şeylere bakıp duruyor. Kendisinin yaptığı tek bir şey, çektiği tek bir fotoğraf bile yok. Bir de sanki kasıtlı yapıyormuş gibi son iki haftadır yanına kamerasını bile almadan geliyor kulüp toplantılarına. Yemin ediyorum eğer niyeti bütün işi benim üstüme yıkıp sonrasında başarıdan kendine pay çıkartmaksa onu çok fena yapacağım."
Konuşmasını bitirdiği gibi Hoseok'un dudaklarına götürmek üzere olduğu su şişesini elinden kapıp kafasına dikti esmer olan.
"Bu ciddi bir durum. Ama yine de önce onunla düzgünce konuşmalısın. Eğer hala bu şekilde davranmaya devam ederse de partnerini değiştirirsin." Namjoon elindeki kitaba daha fazla odaklanamayacağını anlayınca masanın üzerine bıraktı.
"Ayrıca Jeon iyi çocuktur, diğerleri onu pek sevmese de. Geçen sene dans kulübünde o da vardı. Sessiz ve biraz tuhaf ama onun sorumsuz biri olamayacağını biliyorum. Üçüncü sınıflar arasında en yüksek notları hep o alıyor değil mi?" Hoseok fikrini söylediğinde Taehyung lafa girdi.
"Çünkü o asosyal bir inek."
"Tae, bu kadar abartma. Çocuk zaten bizimle yaşıt. Git konuş işte, ne kadar kötü olabilir ki?"
"Onu tanımadığın için böyle söylüyorsun. Eminim sorsam kim olduğunu bile göstermezsin."
"Birkaç kez gördüm onu, ki görmesem bile okuldaki çoğu kişi tarafından tanınıyor. Zararsız bir tip."
"Neden hiçbir arkadaşım benim tarafımı tutmuyor ki?" Sanki yukarıdaki biriyle konuşuyormuş gibi kafasını tavana çeviren arkadaşının bu haline üzülmüştü. Ona yardım etmek istiyordu.
"Pekala, senin yerine onunla ben konuşayım o zaman?" Sorusuna cevap olarak aldığı kemiklerini bir hayli zorlayan kucaklamayı böldüğü için ilk defa ders zili çaldığından dolayı mutlu olmuştu Jimin.
***
Normalde fazla bulunmadığı üçüncü katta koridorun sonundaki sınıfın önünde bekliyordu. Jeon Jungkook'un bu sınıfta olduğunu öğrendikten sonra diğerlerine veda etmiş ve eve gitmeden önce konuşma işini halletmeye karar vermişti. Ve okulun çoktan boşaldığına emin olacak kadar fazla vakit geçirmişti o çocuğu beklerken. Daha fazla dayanamazdı, nereden geldiğini bilmediği yorgunluğu onu zaten yeterince zorluyordu, sınıfa girmeye karar verdi.
İçeriye adımını attığında onu karşılayan boş sınıf şaşırmasına neden olmadı. Kim bu saatte hala bu cehennemde duracak kadar kafayı sıyırmış olabilirdi ki?
"Sanırım sen durursun, ha?" Orta sıralardan birinde uyuklayan siyah saçlı çocuğa bakarken kendi kendine söyledi. Neden kimse onu uyandırmamıştı? Sessizce çocuğun yanına süzüldü Jimin. Sanki planı onu uyandırmak değilmişcesine dikkatli atıyordu adımlarını.
Kafasını sıraya gömdüğü için suratı görünmüyordu ama düzenli nefesleri derin bir uykuda olduğunu anlaması için yeterliydi. Dikkatini çekebilmek için hafifçe öksürdü Jimin.
Tepki yok.
Bu sefer az öncekinden daha sesli öksürmeyi denedi ve beklentiyle gözlerini önünde dikildiği çocuğa çevirdi.
Tepki yok.
Omuzları düştü istemsizce, onun yerinde kendisi olsa çoktan uyanırdı. Ama belli ki bu oğlanın Jimin'den çok daha derin bir uykusu vardı.
"Hey, uyan."
Tepki yok.
"Jeon Jungkook?"
Tepki yok.
"Hey, artık uyanmalısın dostum." Yüksek sayılabilecek sesini desteklemek adına çocuğun omzunu biraz sarstı.
Siyah saçlı yerinde kıpırdanınca dudakları zaferle kıvrıldı Jimin'in.
Ona ayılabilmesi için biraz zaman vermeye karar verdi ve karşısındaki sıraya oturarak etrafı izlemeye başladı.
Bakışları tekrar çocuğa kaydığında onun yarı uyur halde boynuna masaj yapmaya çalıştığını gördü. "Uyumak için pek de konforlu bir yer seçmemişsin değil mi?"
Sırıtışı, karşısındaki çocuğun onun sesiyle irkilip yerinde zıplamasıyla daha da büyürken tekrar ayaklanıp az önceki gibi sırasının önünde durdu.
"Ben Park Jimin, tanıştığıma memnun oldum." Karşısında oturan şaşkın çocuğa uzattığı eliyle Park Jimin, Jeon Jungkook'un hayatına ilk adımını atmaya hazırlanıyordu.
Elini havada asılı bırakan ve eşyalarını topladığı gibi son kez kendisine attığı soğuk bir bakış eşliğinde sınıfı terk eden Jeon Jungkook ise, Park Jimin'in yoluna resmen taş koymuştu.
Eh, belki de Park Jimin adım atabilmek için önce düşmeyi öğrenmeliydi.
***
26.4.18
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Baby Steps [jikook/vhope]
FanfictionJeon Jungkook kimselere yenilmiyordu. Park Jimin ise küçük bir istisnaydı. *** 24.4.18 16.9.18