Gözlerini açtı. Son zamanlarda çok geç saatlere kadar uyanık kalmak bünyesini yormuştu. Yeni bir sabahı daha asık bir suratla karşıladı. Annesinin mutfakta olduğunu anladı duyduğu seslerden, babası da onunlaydı.
Odasından zorla da olsa çıktı. Banyo yapmaya ihtiyacı vardı. Düşüncelerini yıkamalıydı, başının üstünden akan su, ne kadar saçma şey geçiyorsa aklından, hepsini alıp götürmeliydi.
Islak saçlarını havluyla kuruladı hafifçe, kıyafetlerini giydi. Odasındaydı şimdi. Kravatını taktı. Saçlarını kurutmalıydı. Baş ağrıları artık iyice artmıştı. Omuz silkti sadece, canı istemiyordu.
Odasının köşesinde bulunan çantasına ilerledi. Ders programına bakıp gereken eşyalarını aldı. Çantayı tek omzuna takıp son kez aynada kendine baktı. Düşmüş omuzlarını dikleştirdi, kabarmış saçlarını düzeltti, yüzüne az önceki somurtkanlığıyla oldukça tezat düşen bir gülümseme yerleştirdi, boğazını temizlemek adına öksürdü ve odasından çıkıp ailesinin yanına varmadan önce sesinin onlara ulaşmasına izin verdi.
"Günaydın, dünyanın en harika çocuğuna sahip biricik Kim Ailesi!"
Mutfağa vardığında çantasını kapıda bıraktı. Sofraya bir göz attı. Canı bir şey yemek istiyor muydu? Hayır.
"Günaydın, yakışıklı. Abini uyandırabilir misin?" Annesi, oğlunun yanaklarına koyduğu elleriyle sordu. Taehyung kafasını salladı. Tam Namjoon'un odasına gireceği sırada büyük olan giyinmiş ve hazır bir şekilde kapıyı açtı.
"Bu kadar tesadüf de olmaz ki, acaba evlensek mi hyung? Resmen filmlerdeki gibi ben daha kapıyı çalamadan sen çıktın." Taehyung, çapkın sırıtışıyla abisine baktı.
"Filmlerde insanlar kapıyı çalmak üzere oluyorlar, sen böyle bir şeyi asla yapmayacağına göre cevabım hayır, ufaklık." Namjoon kardeşinin omzuna attı kolunu. İkili yeniden mutfağa döndü.
"Oturun bakalım çocuklar." Babaları, annelerinin kendisin verdiği kahvaltılıkları masaya yerleştirirken gülümsedi.
"Benim çıkmam lazım, bir ödevim vardı da, yapmayı unutmuşum, sınıftakilerden alacağım." Taehyung haylaz bir çocuk edasıyla konuştuğunda annesi kaşlarını çattı.
"Yemek ne olacak oğlum? Hem neden son dakikaya bırakıyorsun bakayım sen ödevlerini?" Taehyung annesinin yanağına bir öpücük bıraktı, babasıyla hep yaptığı gibi yumruklarını tokuşturdu, Namjoon'un yanağından bir makas aldı.
"Tamam, alıyorum bak bunları, yolda yerim. Okulda görüşürüz kocacığım, tamam mı?" Eline doldurduğu birkaç lokmayı annesine gösterip son kez abisine bulaştı ve evden çıktı.
Mahallesinden uzaklaşmak adına hızlıca yürüdü bir süre. Her zaman dönmeye can attığı evi de, sokağı da, mahallesi de artık eskisi kadar cazip gelmiyordu. Uzaklaşmak istiyordu bir süre.
Yanından geçmekte olduğu çöpleri kurcalayan bir kedi çekti dikkatini. Elindeki yemekleri onun önüne bıraktı. "Afiyet olsun, dostum." dedi ve hayvan kendisine sunulan nimetlerin tadını çıkarırken onu rahatsız etmemek adına yürümeye devam etti.
Okula vardığında sınıfının boş olduğunu gördü. Güzel, uyumak için uygun bir ortamdı.
Öğlen arası olduğunda Jimin, Jungkook'un yanına gideceğini söyledi. Arkadaşının gülümsemesine karşılık verdi. Jeon ve o yakınlaşmışlardı. Bu iyi bir şeydi, değil mi? En azından Jimin için öyle olduğunu biliyordu çünkü arkadaşı belki henüz farkında değildi ama o çocuğa farklı bir ilgi besliyordu. Taehyung son günlerde artık bundan emin olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Baby Steps [jikook/vhope]
FanfictionJeon Jungkook kimselere yenilmiyordu. Park Jimin ise küçük bir istisnaydı. *** 24.4.18 16.9.18