"Uykusuz görünüyorsun." Yoongi, kendisinin de Jimin'den bir farkı olmadığını bilmeden diğerine söyledi. "Gece uyumadın mı?"
"Sen de uyumamışsın anlaşılan. Gözlerin normalde zaten küçükler ama bugün onları görebilmek her zamankinden daha zor." Jimin önündeki mısır gevreğine baktı. Yemek istemiyordu. Bütün gece uyuyamamıştı, tek istediği deliksiz bir uykuydu. Ama Yoongi bugün gidecekti, arkadaşıyla vakit geçirmesi gerekiyordu.
"Seni dövmüyorum diye mi bu kadar ukala oldun? İstersen hemen geçmiş günlerin borcunu ödeyebilirim Jiminnie." Jimin yanağını sağ eline dayamış masanın başında uyukluyordu. Abisinin dudaklarından çıkan son söz çocuğu birden dünyaya döndürdü.
"Sensin Jiminnie." Gözlerini kocaman açan Jimin, daha dün gece başka birinden duyduğu bu seslenişin kalbini ne kadar hızlandırdığına hayret ediyordu içten içe. "Y-yani benim Jiminnie."
Yoongi dudaklarını aralamış tam diğerine ne kadar salak olduğuyla ilgili laflar etmek üzereyken zil sesi evde yankılandı. Jimin hiç istifini bozmadan önündeki gevrekle oynamaya devam edince Yoongi ayaklandı.
"Ben bakarım ya, sen hiç zahmet etme. Zaten burası senin evin değil, ben de akşama gitmiyorum."
"Ben dedim sanki sana üç gün önceden git diye, değil mi hain?" Jimin içeriye giden Yoongi'nin arkasından bağırdı. Çocuğun erken gidecek olması canını sıkıyordu, üstelik Yoongi gideceğini ona daha birkaç saat önce söylemişti. O yüzden de Jimin hemen yatağından çıkmış, Yoongi'yi ve diğerlerini evine çağırmıştı. Annesi ve babası bugün arkadaşlarının evine ziyarete gitmişlerdi o yüzden de ev boştu.
Yoongi içeriye kendisine kollarını bir koala misali dolamış olan Taehyung ve peşlerinden gelen Namjoon ve Hoseok'la döndü.
"Gitmesen olmaz mı hyung? Daha yeni geldin zaten." Taehyung arkadan sarıldığı abisinin omzuna koydu çenesini.
Yoongi Taehyung'u kolunun altına alıp saçlarını karıştırdı. "Ben de istemiyorum ama birkaç kişinin daha belgelerinde eksiklik olmuş, tamamlamamız lazım yoksa eğitim yarıda kesilebilir." Yoongi açıkladığında Jimin dudaklarını büzüştürdü.
"Grup kucaklaşması." Namjoon Hoseok'u da kendisiyle birlikte diğer ikiliye doğru ilerletirken söyledi. Jimin, sarılmakta olan dörtlüye birkaç saniye geç katıldı. Yoongi'nin tek elinin Namjoon'un sırtında ve diğerinin de Hoseok'un belinde olduğunu görecek kadar.
Sarışın olan gidip Hoseok'a arkadan sarılıp kafasını yana çevirerek onun sırtına yasladı. Diğerinin kalbi çok hızlı atıyordu. Jimin bunun sebebinin en büyük abilerinin dokunuşundan kaynaklandığını biliyordu. Ayrıca, bu bu kalp ritmi Jimin'e oldukça tanıdıktı.
***
"Hyung, git yanında dur en azından, sonra pişman olursun bak." Jimin, odasının bir köşesine koyduğu valizine eşyalarını yerleştiren Yoongi'yi işaret etti yanında put gibi dikilen Hoseok'a.
Birkaç saat Jiminlerde oturan çocuklar Yoongi'nin ailesi tarafından akşam yemeğine davet edildikleri için konumlarını değiştirip bir üst sokağa geçmişlerdi. Şimdi de Yoongi yemeğe oturmadan önce son hazırlıklarını yapıyordu, birlikte yemek yedikten sonra havaalanına gideceklerdi.
"Kes sesini, Park Jimin. Zaten senin yüzünden hala sevgilim olduğunu sanıyor muhtemelen." Hoseok diğerinin karnına geçirdiği dirseğiyle ona yol açtığı yanlış anlaşılma yüzünden hala sinirli olduğunu hatırlattı.
"Dert ettiğin şey bu mu? Hemen halledeyim güzelim." Jimin Hosek'un yanağından bir makas alıp hafifçe öksürerek boğazını temizledi. "Ne demek beni kandırdın? Sevgilin falan yok muydu yani? İnanamıyorum sana hyung, ben de sonunda hayatına birini aldın diye sevinmiştim. Amma da şakacısın yahu." Jimin bir anda sesini yükseltip Hoseok'la konuşuyormuş gibi yaptı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Baby Steps [jikook/vhope]
FanfictionJeon Jungkook kimselere yenilmiyordu. Park Jimin ise küçük bir istisnaydı. *** 24.4.18 16.9.18