"Taehyung bıraksana artık, boğdun çocuğu." Jimin, esmer dostunun sıkı sıkıya Yoongi'ye dolamış olduğu kollarını çözüp onu zorla koltuğun diğer köşesine itti ve oluşan boşluğu kendisi doldurdu. Artık biricik Yoongi hyunglarına sarılma sırası kendisine geçmişti.
"Hyung, seni bir daha asla uzak bir yere göndermeyeceğim." Yoongi gülerek kendisine sırnaşan çocuğun omzuna kolunu doladı.
"Ben de bir daha sizden uzak bir yere gitmeyeceğim zaten Jiminnie. Bundan sonra her zaman birlikte olacağız."
"O konu hakkında şüphelerim var..." Karşı koltuktaki Namjoon imalı bir şekilde sessizce konuştuğunda Taehyung kafasını hışımla abisine çevirdi. İkisi akşam Yoongi'yi karşılamak için buluştuklarından beri birbirlerine soğuk davranıyorlardı ve bu Jimin'in dikkatinden kaçmamıştı.
"Sırası değil, hyung." Taehyung dişlerinin arasından konuştuğunda Jimin gözlerini odanın diğer tarafına, Hoseok'un yanında oturan sevgilisine çevirdi. Jungkook sarışın olana bakıp omuzlarını kaldırdı ve kendisinin de bir şey bilmediğini belirtti.
"Neyden emin değilsin, Namjoon? Neyin sırası değil?" Yoongi kaşlarını merakla çatmıştı. Jimin konunun varacağı yeri anladığı için gözlerini yeniden ilerideki koltuğa çevirdi, fakat bu sefer baktığı kişi Jungkook değil Hoseok'tu. Büyüğünün güzel yüzünden bir ifade okunmasa da sesini çıkarmadan meraklı gözlerini diğerlerine dikmiş olduğunu gördü.
"Taehyung'a sor hyung. Sor da anlatsın sana neden bundan sonra asla tüm ekip bir arada olamayacağımızı." Namjoon'un kişiliğine ters düşen ani çıkışı Jimin'in gerilmesine neden oldu. Hemen yanında oturan Taehyung'un bacağını aşağı yukarı sallamaya başladığını fark edince kafasını Yoongi'ye çevirdi. Büyük olan kolunu Jimin'den çekip onun önünden hafifçe eğilerek Taehyung'a baktı.
"Tae?"
Taehyung, birkaç saniye gözlerini kapayıp yüzüne sahte bir gülümseme yerleştirdi. "Sonra anlatacağım hyung, bugün senin dönüşünü kutlayalım."
"Senin gidişini de kutlayabiliriz. Sonuçta bunu çok istiyordun değil mi kardeşim? Şu an oldukça mutlu olmalısın."
"Sana sesini kesmeni söyledim, Kim Namjoon." Taehyung oturduğu koltuktan kalktığında diğerleri sanki sözleşmiş gibi ona eşlik ettiler.
"Kesmeyeceğim. Sen kessene." Namjoon uzun boyuyla kardeşine doğru adımlarken Yoongi tarafından durduruldu.
"Nereye gideceksin?" Hoseok'un uzun süren sessizliğinden dolayı çatlayan sesi odayı doldurdu. Taehyung uzanıp Jimin'in korkuyla kendisini durdurmak adına göğüsüne yerleştirdiği küçük ellerini kavradı ve sarışın olana gülümsedi.
"Korkma Jiminnie, birkaç yumruk yersem ölmem." Jimin, Taehyung dolu gözleriyle kendisine baktığında ağlamamak için büyük bir savaş içindeydi.
Park Jimin, ruh eşim dediği biricik dostunun gideceğini biliyordu. Bunu öğrenen ilk kişi elbette kendisi olmuştu. Birkaç hafta önce Kim Ailesinin evinde kaldığı bir gecede Taehyung ona bu isteğini eyleme dökmeye hazırlandığından bahsetmişti. Çocuk uzaklaşmak istemiyordu ama artık kendini bunu yapmak zorunda hissediyordu, kaçması gerekiyormuş gibi hissediyordu. Jimin her ne kadar istemese de ona gitmesi konusunda karşısında durmayacağına dair söz vermişti. Bu noktada istediği tek şey Taehyung'un artık elle tutulabilecek kadar yoğunlaşmış acısının bitmesiydi. Eğer bu, dostunun uzakta oluşuyla gerçekleşecekse, kabullenmekten başka bir şansı yoktu.
"Nereye gideceksin, Kim Taehyung?" Hoseok sorusunu yinelediğinde onu cevaplayan kişi Namjoon oldu.
"Japonya'ya gidecekmiş. Babamızın kuzeninin yanına. Hem de yaz bitmeden önce. Liseyi orada bitirecekmiş." Namjoon, suçlayıcı bir tavırla parmağını uzatıp kendisini işaret edince Taehyung iç çekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Baby Steps [jikook/vhope]
FanficJeon Jungkook kimselere yenilmiyordu. Park Jimin ise küçük bir istisnaydı. *** 24.4.18 16.9.18