30-Fermuar

12.2K 1.1K 705
                                    

Bölüm sonunda yorumlara bekliyorum, iyi okumalar :*

***

"Eğer biraz daha gülmeye devam edecek olursan senden ayrılırım." Jimin sinirle yanında yürüyen çocuğun koluna vurdu.

Jungkook elinin tersini dudaklarına bastırarak sakinleşmeye çalışırken kafasını sallıyordu.

"Çok güzeldi, her şey son ana kadar çok güzeldi. Harika bir imaj çizmiştim, anneni defalarca güldürebilmiştim. Ama ne oldu? Senin yüzünden bir daha asla onun yanındayken kafamı yerden kaldıramayacak hale geldim. Senden nefret ediyorum, gerçekten."

Jungkook'un annesi geldikten sonra geçen her dakikada Jimin'in gerginliği kademeli olarak azalmaya başlamıştı. Bu durumda elbette soğuk, beyaz bir elin de etkisi olabilirdi ama bu, Jimin'in o an düşünüp de çığlıklar atmasına sebep olmak istediği bir ayrıntı değildi.

Tüm akşam Jungkook'un annesi ilgiyle Jimin ve Jungkook'la olan ilişkileri hakkında konuşup kendisine anlatılanları dinlemişti. Hatta bir iddia üzerine tanışmış olmalarını filmlere benzetip sevimli bulduğunu bile söylemişti. Gerçekten, yaşından çok daha genç gösteren kibar bir kadındı. Fakat Jimin, onun gözlerinde son zamanlarda yaşadıkları yüzünden oluştuğuna kanaat getirdiği hüzün ve yorgunluk kırıntılarını da görebilmişti.

Asıl olay, Jimin artık veda edip evine gideceği sırada gerçekleşmişti. Herkes ayaklandığında, Seokjin sarı saçlının pantolonunu işaret ederek fermuarının açık kaldığı konusunda onu uyarmıştı. Olabilirdi, bu herkesçe normal karşılanacak bir durumdu. Herkes pantolonunun fermuarını açık unutabilirdi, hatta fermuar kendiliğinden bile açılmış olabilirdi.

Jimin hafif bir utançla bedenini başka tarafa çevirip fermuarını kapattığı sırada odanın sessizliğini Jungkook'un ağzından çıkan bir cümle doldurmuştu.

"Açık unutmuş olmalıyım."

Jungkook'un dalgınca kurduğu cümle diğer üçlünün ağzını açık bırakırken ilk toparlanan Seokjin olmuş ve koca bir kahkaha atmıştı. Jimin utançtan kıpkırmızı kesilince ve Jungkook ne söylediği fark edip şaşkınca gözlerini büyütmeye başlayınca annesi tarafından uğurlanmışlardı. Ama Jimin arkalarından kapanan kapının ardında kadının gülüşünü duyduğuna yemin edebilirdi.

Jungkook elini tutmaya çalıştığında Jimin onu itti. "Dokunma bana, rezil herif."

"Ne yapsam yaranamıyorum sana da. Fermuarını açık unuttuğum için özür dilerim, sevgilim. Çok eğleniyor gibi göründüğün için gözümden kaçmış olmalı."

Siyah saçlı çapkın bir gülümsemeyle kendisine bakarken Jimin dudağını ısırıp kafasını önüne çevirdi. Jeon Jungkook haklıydı, Jimin çok eğlenmişti. Ama elbette bunu ona söylemeyecekti.

***

Ertesi sabah, Jimin her zaman buluştukları köşede okula gitmek üzere Namjoon ve Hoseok'u bekliyordu. Havanın bu kadar bunaltıcı olması çocuğu şaşırtmıştı, kapalı gökyüzü yağmur yağacağının sinyallerini verirken elini yüzünün önünde sallayıp serinlemeye çalıştı.

Birkaç dakika sonra, kendisine doğru yürüyen üçlü sayesinde gözleri kocaman açılmıştı sarı saçlının. Haftalar sonra ilk kez Taehyung'u hepsiyle bir arada görebilmenin getirdiği mutlulukla diğerlerine doğru adımlamaya başladı.

Yolun ortasında buluştuklarında Jimin yaşıtının koluna girdi. "Günaydın. Afetim, sen bizim yanımıza uğrar mıydın ya?"

Taehyung Jimin'e sıkılgan bir gülümseme sunup elini ensesine attı. "Uyuyakalmışım, erken çıkamadım."

Baby Steps [jikook/vhope]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin