"Oturabilirim, değil mi?" Jimin kaşları havada, sorduğu sorunun cevabını beklemeden az önce işaret ettiği sandalyeye kuruldu. Elindeki kaşığı dudaklarına götürmek üzereyken donup kendisine bakan çocuğa haylazca gülümsedi. Siyah saçlı birkaç saniye içinde kendisini toparlayıp kaşığını yavaşça afiyetle yemeyi hayal ettiği çorbasına bıraktı.
"Oturamazsın."
"Neden? Burayı satın aldın da benim mi haberim yok?" Jungkook, çocuğa dik dik bakarken kafasını hafifçe sağa eğdi.
"Ne istiyorsun?"
"Ah, ben de çok iyiyim, sorduğun için teşekkürler."
Jungkook derin bir nefes verdi. Karşısında arsızca gülümseyen çocuğun kendisini sinirlendirdiğini anlaması için de bunu oldukça sesli bir şekilde yapmaya özen gösterdi.
"Pekala, bu konuşma bir yere gitmeyeceğine göre..." Sandalyesini itekleyip davetsiz misafiri yüzünden dokunamadığı yemekleriyle dolu tepsisini eline aldı. "...benim gitmem daha iyi olacak."
Jimin, kendisine bir şey söyleme fırsatı bırakmadan tepsisini boşaltıp yemekhaneden çıkan çocuğu izledi. Neyi yanlış yapmıştı? Bu çocuk kasıtlı olarak mı böyle davranıyordu, yoksa insanlara karşı genel tavrı mı buydu anlamakta güçlük çekiyordu. Anlayabildiği tek şeyin, işinin bir hayli zor olacak olması da canını sıkıyordu.
"Sanki bir drama sahnesi izliyormuş gibi hissettim. Böyle devam et Jiminnie, onu şimdiden avuçların arasına almış gibi görünüyorsun." Jungkook'un boş bıraktığı masayı arkadaşları doldururken onunla dalga geçmeyi de ihmal etmemişlerdi.
"Siz yine başlamadan bu sefer de ben gitsem iyi olacak. Görüşürüz, şey, cehennemde." Çoktan önlerindeki tepsilere gömülmüş biricik dostları kendisini onaylayan sesler çıkardılar. Jimin yemekhaneden çıktıktan hemen sonra gurur yapıp öğlen yemeğinden vazgeçmiş olmanın pişmanlığıyla dolmuştu ama canı oraya dönmek de istemiyordu. Sınıfına girdiğinde sırasına oturduğu gibi kendini derin bir uykunun kollarına bıraktı.
***
"Bugün bir şeyler mi yapsak? Evde çok sıkılıyorum bu aralar." Okul kapısından çıktıkları sırada Namjoon sordu.
"Ben sana yetemiyor muyum hyung? İstediğin eğlence olsun, çok değişik fantezilerim vardır." Taehyung göz kırpıp her zamanki umursamazlığıyla kolunu abisinin omzuna attı.
"Çok ciddiyim, eğer birkaç dakika durup gerçekten düşünürsen sen de anlayacaksın bizim aynı kandan gelmemizin mümkün olmadığını. Ben üvey çocuk olmaya da razıyım, sadece artık bizim aynı genleri taşımadığımız bilimsel olarak kesinlik kazansın istiyorum." Kardeşinin kolundan kurtulurken sinirle söylendi Namjoon.
"Beni unutun, açlıktan öleceğim eve gidip tıkındıktan sonra uyumak istiyorum." Jimin teslim olur gibi ellerini kaldırırken cevapladı.
"Benim de bazı işlerim var. Üzgünüm Namjoon, seni yine bu eksik beyinliyle yalnız bırakıyoruz." Hoseok destek olmak istercesine yaşıtının omzunu sıvazladı.
"Jung Hoseok, burada olduğumu ve seni duyabildiğimi biliyorsun değil mi?" Taehyung kırılmış bir sesle konuşunca Jimin kafasını ona çevirdi. Arkadaşının gerçekten üzülüp üzülmediğini anlamaya çalıştı ama Taehyung birkaç saniye içinde tekrar gülümsemeye başlayınca omuz silkip önüne döndü.
Namjoon ve Taehyung evlerine gitmek için diğer ikiliden ayrıldılar. Jimin ve Hoseok ise iki kardeşin gözden kaybolana kadar birbirlerine bulaşıp durmalarını izleyip yollarına devam ettiler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Baby Steps [jikook/vhope]
FanfictionJeon Jungkook kimselere yenilmiyordu. Park Jimin ise küçük bir istisnaydı. *** 24.4.18 16.9.18