"Evin güzelmiş." Jimin durduğu salonun ortasında kendi etrafında dönüp çevresini inceledi.
"Benim evim değil." Jungkook diğerini itekleyerek yolundan çekti ve mutfağa doğru yürüdü.
"Ailenin evi senin de evin sayılır aptal." Jimin hasta olanın büyük adımlarını ayağındaki kendisine büyük gelen terlikleriyle takip etti.
Jungkook mutfağa geldiklerinde kafasını salladı. "Sen öyle diyorsan."
"Vay, mutfağınız çok havalı."
"Kuzenim aşçı, burası onun çalışma odası gibi bir şey. O yüzden," Jugnkook, Jimin'in meraklı gözlerle mutfaktaki son teknoloji aletlere ilerlemesini omuzlarına yerleştirdiği elleriyle durdurdu. "minik ellerini hiçbir şeye sürmeden otur."
Jimin kendisinden beklenmeyecek bir sakinlikle diğerinin sözünü dinledi.
"Aç mısın, ben daha bir şey yemedim." Jungkook dolabı açıp Seokjin'in kendisine hazırladığı yemeklere göz atarken sordu.
Jimin sadece aç olmadığını söyleyip diğerini inceleme işine geri döndü. Jungkook üzerinde siyah bir tişört ve gri bir eşofman altıyla duruyordu. Saçları dağınıktı, büyük ihtimalle Jimin geldiği zaman yataktan kalkmıştı. Yanakları ve göz altları hastalıktan dolayı olsa gerek, kızarmıştı. Ama Jimin, az önce omuzlarını tutan ellerin soğuk olduğunu kıyafetleri üzerinden bile hissedebilmişti. Oysa Jungkook'un ateşi vardı, çok belliydi.
Son düşüncesi çocuğun oturduğu sandalyeden ayağa fırlamasına sebep oldu. "Jungkook, ne yapıyorsun?"
Jungkook duyduğu ani bağırışla şaşırarak diğerine döndü. "Yiyecek bir şeyler hazırlıyorum."
Jimin, siyah saçlının korkuyla kendini açıklamaya çalışmasını sevimli buldu. Yanına gidip onu yaptığı işten ayırdı ve mutfağın dışına itmeye başladı.
"Hastasın sen, odana git. Ben hazırlarım sana yemek. Sus Jungkook, itiraz etme. Benim gibi bakıcı bulmuşsun bir de burun kıvırıyorsun."
Jimin sözlerini bitirdiği gibi Jungkook'un suratına mutfak kapısını kapattı.
Jungkook birkaç saniye boyunca gözlerini kırpıştırarak önündeki kapıya baksa da, en sonunda pes edip odasına yöneldi. Sonuçta karşısındaki Park Jimin'di ve her halükarda kendi istediğini yaptırıyordu.
Elbette çocuk, bu süre içinde dudaklarında bir tebessüm olduğunu anlayamayacak kadar halsizdi.
***
"Yavaş ye Jimin, boğulursan seninle uğraşamam." Jungkook, yatağının köşesinde oturmuş ve önündeki tepsiye gömülmüş olan çocuğu uyardı. Kendisi için getirilmiş olan tepsiye gömülen çocuğu.
"Bırak boğulayım, bu güzel yemeklerden olsun ölümüm." Jimin'in cevabı Jungkook'u güldürmüştü.
"Saçmalama, eğer ölürsen onlardan bir daha yeme şansın olmaz." Jimin, aldığı cevapla birlikte sırıtarak diğerine baktı.
"Ne yani, bunlardan daha fazla yeme şansım mı var?"
"Ruh halime göre değişir. Mesela şuan kendimi iyi hissetmiyorum çünkü yarım saattir ayağıma oturuyorsun." Jungkook yorganın altındaki ayağını hareket ettirerek konuştu.
Jimin diğerini umursamadan ayağa kalktı ve elindeki boş tabaklarla dolu tepsiyi Jungkook'un çalışma masasına bıraktı.
"Odan sanki altmış yaşında birininmiş gibi görünüyor. Sen mi dekore ettin diyeceğim ama, güzel de giyiniyorsun, bu kadar zevksiz değilsindir herhalde. Annen mi yaptı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Baby Steps [jikook/vhope]
FanfictionJeon Jungkook kimselere yenilmiyordu. Park Jimin ise küçük bir istisnaydı. *** 24.4.18 16.9.18