27-Kayıplar Ve Zaferler

14.1K 1.2K 593
                                    

"Tamam anne, Jungkook'u da getireceğim sonra bize. Tamam, söylerim... Evet anne onu en çok sen seviyorsun." Jimin telefonda konuştuğu annesi yüzünden bıkkınlıkla kafasını iki yana sallarken Jungkook onun karşısına geçmiş ses çıkarmamaya çalışarak gülüyordu. "Anne bence ben direkt eve geleyim çünkü izin almama gerek kalmadı artık, program bitti."

Sarı saçlı daha fazla dayanamayıp patladığında Jungkook o kadar sesli güldü ki Jimin çocuğu odasında bırakıp koridora çıktı. Annesi tarafından bir süre daha geç kalmaması ve dikkatli olması gerektiğine dair uyarılar aldı. Kadın elbette araya birkaç kez Jungkook'u ne kadar sevdiğini ve Jimin onu elinden kaçırırsa evlat katili olabileceğini söyleyen cümleler de eklemişti.

İkili uyandıktan sonra birlikte Seokjin'in sabahtan onlar için hazırladığı yemekleri yemişlerdi. Elbette yemeklerin çoğu Jimin'in midesine gitmişti ama Jungkook bunu sorun etmedi, Park Jimin ne istiyorsa yapabilirdi.

Akşam olunca da Jimin bugün geç kalacağını söylemek için annesini aramıştı ama kadın o kadar çok konuşmuştu ki; Jimin nihayet telefonu kapattığında birkaç yaş yaşlanmış hissediyordu. Elini boynuna atıp ovalayarak Jungkook'un odasına döndü.

Siyah saçlının önünü henüz iliklemediği siyah gömleğinin içinde yeni giymiş olduğu pantolonunun kemeriyle uğraştığını görünce hüsran içinde dizlerinin üzerine çöktü. "Yalnızca bir dakika. Eğer bir dakika daha erken gelseydim gözlerim asla unutamayacakları bir manzarayla karşılaşacaklardı."

Jimin'in ağlamaklı ses tonuna gülen Jungkook kemerini taktıktan sonra kafasını kaldırıp yere oturmuş olan çocuğa doğru ilerledi. "Kesinlikle dışarıdan göründüğün kadar masum değilsin, bunu biliyor muydun?" Uzanıp sevgilisinin koltuk altlarından tutarak onu ayağa kaldırdı ve yanağına bir öpücük bıraktı.

Jimin, Jungkook ellerini ondan çektiğinde bir an için ayakta duramayacağını sandı. Bu çocuk onun için gerçekten çok fazlaydı.

"Şey, gömleğinin önünü birkaç dakika daha kapatmazsan masumluğumun sınırlarını gerçekten zorlayabilirim sanırım."

***

Jimin kafasını geriye atıp bir süre önce yine bir akşam kapısında dikildiği mekana baktı. O akşam Jungkook'u nasıl da titreyerek beklediğini hatırlayınca tebessüm etti. Artık beklemek yoktu. Park Jimin, ilk başta düşmüştü belki ama sonradan adım atmayı da öğrenmişti. Jungkook'a koşabilmek için çok çaba harcasa da buna değerdi, Jungkook için kesinlikle değerdi.

"Sevgilim, içeri girmeyi düşünüyor musun?" Jimin düşüncelerinden kulağına ve boynuna çarpan sıcak nefesle sıyrıldı. Jungkook onun arkasında durmuş ilerlemesini bekliyordu. Kafasını sallayıp loş aydınlatmalı mekana adımını attı.

"Jungkook, bugün erkencisin." İçeriye girdikleri anda kapının yakınındaki bir masadan elindeki boş tepsiyle ayrılan garson kız yanlarına geldi. Jimin, kafasını artık yanında duran sevgilisine çevirdiğinde Jungkook'un kıza gülümsediğini gördü.

"Evet, özel bir misafir getirdim. Önce biraz ona eşlik edeceğim." Jungkook konuştuğunda kız kocaman gülümseyerek kafasını salladı.

"Biraz bekleyin, size güzel bir masa ayarlayacağım." Jimin hala susmuş bir şekilde konuşan ikiliyi izlerken garson kızın bakışlarını üzerinde hissetti. "Bu arada, tanıştığıma memnun oldum Jimin. Senin için sahneye en yakın masalardan birini seçeceğim ki bu yakışıklının güzel sesinin keyfini çıkarabilesin." Kız kendisine göz kırpıp onlardan uzaklaşınca Jimin şaşkınlıkla kalkmış kaşlarıyla Jungkook'a döndü.

"İki sorum var, belki de daha fazla. Bilmiyorum, bitirdiğimde sayarız tamam mı? O kız kim? Neden bu kadar rahat? Arkadaş mısınız? Benim adımı nereden biliyor?"

Baby Steps [jikook/vhope]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin