Jimin, karnının ağrıdığını söyleyerek dersten erken çıktığında, planladığı şey önce biraz kantinde oturup vakit öldürmek ardından da sabah göremediği Tavşanının sınıfına gitmekti.
Ama hayat çocuğa her zaman daha farklı şeyler sunup hedefini şaşırmasına sebep oluyordu. Mesela bomboş koridorda, oturduğu merdivende uyuklayan Jeon Jungkook, Jimin'in planlarını baltalama konusunda sanki özel bir yeteneğe sahipmiş gibiydi.
Jimin kantine giden merdivenleri birer ikişer inerken gördüğü manzara yüzünden adım atamamıştı. Çocuk gerçekten de burada mı uyuyordu yani?
Yavaş adımlarla merdivenden inip diğerinin karşısında yere çöktü Jimin. Elini nazikçe uyuklamakta olan Tavşana uzatıp onu sarstı.
"Jungkook-ah, uyan."
Siyah saçlı muhtemelen henüz tam olarak uykuya dalamamış olacak ki, hemen gözlerini açtı.
"Jimin, ne yapıyorsun burada?"
"Asıl sen ne yapıyorsun? Neden burada uyuyorsun? Derse girmedin mi?" Jimin önce kendisi çömeldiği yerden kalktı sonra da uykulu ve şaşkın gözlerle kendisine bakan çocuğa elini uzattı ve onu da kaldırdı.
"Ben, şey, geç kaldım. Dersin bitmesini bekliyordum, içim geçmiş sanırım." Jungkook'un utangaçça yaptığı açıklamayı dinlerken Jimin'in dikkatini çocuğun güzel gözlerinin altına hiç yakışmayan koyu halkalar çekti.
"Tavşan, iyi görünmüyorsun, yine mi hasta olacaksın yoksa? Sanki tüm gece uyanık kalmış gibisin. Dünkü özel işinle bir alakası var mı bu halinin?"
Jungkook Jimin'in yanından geçip merdivenlere yönelmeden önce hafifçe kolunu sıktı sarışının. "Endişelenecek bir şey yok, bir kahveye ihtiyacım var sanırım. Sen neden derste değilsin?"
"Canım sıkıldı, revire gideceğim dedim hocaya." Jimin, Jungkook'un kendisine yöneltilen sorulardan kaçmak için konuyu değiştirdiğini anlamıştı. Her zamanki gibi onun peşine takılırken oyunu diğerinin istediği gibi oynamaya karar verdi. Henüz hakkında çok bir şey bilmese bile Jungkook'un ne kadar içine kapanık olduğunu anlayabiliyordu. Çocuğa fazla baskı kurarak kendinden uzaklaştırmayı kesinlikle istemiyordu.
"Ne kadar da yalancısın Park Jimin." Jungkook artık yanından yürümeye başlayan Jimin'e kısık gözlerini çevirdi.
"Yalan sayılmaz ki Tavşanım. Ha revire gitmişim ha senin yanına gelmişim. Senden iyi doktor mu bulacağım?" Jimin diğer çocuğa göz kırpıp zıplayarak önden gitmeye başladı.
Jungkook ise olduğu yerde birkaç saniye sarışını izledi. Yüzündeki gülümsemeye hakim olmaya çalışırken elini karışık saçlarında dolaştırıp yavaş adımlarla diğer çocuğu takip etti.
***
"Asla olmaz. Eve gideceğim. Uykum var benim." Jungkook çıkış zili çaldığı gibi sınıfında biten inatçı bir sarışına laf anlatmaya çalışırken bir yandan da çantasını toparlıyordu.
"Bir laf vardır, bilir misin? Asla asla deme." Jimin sınıfta onlara bakan insanları umursamıyordu. Hiç umursamamıştı zaten. Onun için önemli olan karşısındaki çocuktu. Ve o da artık okulda diğer insanların bakışlarıyla daha iyi baş edebiliyormuş gibi görünüyordu.
"Sence bu umurumda mı? Ben. Eve. Gidiyorum."
***
"Şunu sakın unutma ki senden nefret ediyorum Park Jimin." Jungkook eve adım attığı gibi çantasını bir köşeye fırlatıp kendini salondaki koltuğa attı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Baby Steps [jikook/vhope]
FanfictionJeon Jungkook kimselere yenilmiyordu. Park Jimin ise küçük bir istisnaydı. *** 24.4.18 16.9.18