"Elbette, merak etme. Ama ondan önce sormama izin ver; herhangi bir soru işaretin kalmadı, değil mi? Dönüşü olmayan bir şey yapmak üzeresin, biliyorsun." Jimin, yoldan geçen arabaların sesleriyle dolu caddede olduğu yerde durdu. Kulağındaki telefonun diğer hattında konuşan kişiyi dinledi, usulca kafasını salladı. "Doğru olan şeyi yapıyorsun, seninle gurur duyuyorum."
Telefonu kapattıktan sonra Jimin bir süre öylece olduğu yerde durdu. Sıkıntılı nefeslerinin birbirini takip ettiği birkaç dakikanın sonunda az önce yürüdüğü yolları geri dönmek için bedenini ters istikamette çevirdi. Elindeki telefonunda birkaç tuşa basıp onu yeniden kulağına götürdü.
"Tavşanım, üzgünüm ama önemli bir işim çıktı, planımızı bugünlük ertelememiz gerekecek." Tek elini cebine sokup adımlarını yavaşlattı, varacağı yere hemen gitmek istemiyordu, karşılaşacağı görüntüye şuan hazır değildi.
Jungkook cevap vermeden önce durakladı. "Pekala, bir sorun yok, değil mi?"
"Sana koşmakla, gitmek istemekle ve beklemekle ilgili sorular sormuştum, hatırlıyor musun?" Jimin ayağının önündeki bir şişe kapağını hafifçe tekmelerken konuştu.
"Evet?" Jungkook diğerinin neyden bahsettiğini anlayamamıştı.
"Şey, sanırım bazı durumlarda ne kadar istesen, ne kadar beklesen veya ne kadar koşsan da, nefesinin bittiği yerde seni sadece üzüntü bekleyebiliyor."
***
Bir Hafta Önce
"Gerçekten, daha kaç gün hiçbir şey olmamış gibi davranmaya devam edebilirsiniz ki?" Hoseok Jimin'i yine sıkıştırmaya çalıştığında çocuk göz devirdi.
Bugün sinemaya gideceklerdi, Jimin'in evinde Taehyung ve Namjoon'un gelmesini bekliyorlardı.
"Hyung, bu konu hakkında daha fazla konuşmayalım, midem kasılıyor."
"Bazen senin ne kadar aptal olduğunu gördüğümde aynı şey bana da oluyor ama ne yaparsın, bununla yaşamayı öğrendim." Hoseok kafasını iki yana salladı. "Neyse, yine de çok romantik."
Jimin kahkaha atıp eline aldığı yastığı ona fırlattı. "Sus artık!"
İçeriden gelen zil sesiyle Hoseok oturduğu yerden kalkıp odadan çıkmadan önce davetkar bir tonda konuştu. "Neden? Yoksa kendine ne kadar söz geçirebileceğini bilmiyor musun?"
"Senden nefret ediyorum, Jung Hoseok." Jimin masasının üzerinde duran ceketini alıp onu takip etti.
Dörtlü sinema salonuna geldiklerinde bilet alma görevini Namjoon ve onun peşinden ayrılmayan Jimin, içecek ve mısır alma işini de Hoseok ve her an öldürmekle tehdit ettiği Taehyung almıştı.
"Jungkook iyi bir çocuk, biliyorsun." Jimin, sırada bekledikleri sırada Namjoon'dan gelen ani itirafa şaşırmıştı.
"Biliyorum, hyung." Jimin, Taehyung ve Jungkook'un hem okulda hem de okul dışında artık sürekli iletişim halinde olduklarını biliyordu, hatta birbirlerinin evine de gitmişlerdi, yarışma için sıkı çalışıyorlardı. Namjoon da bu sayede Jungkook'la nihayet tanışabilmişti.
"O günden sonra aranız nasıl oldu?" Jimin, biricik dostları sağolsun, o akşam eve döndükten sonra beşli konferans yapıp onlara olan biten her şeyi anlattığı için çok pişmandı. Hoseok ve Taehyung ona bu konu hakkında sürekli olarak bulaşıyor, Namjoon ve Yoongi de arada sırada çocuğun ağzından laf almaya çalışıyorlardı.
"Bir değişiklik yok, gayet iyiyiz." Sıra kendilerine gelmek üzereyken bir adım daha ilerlediler.
"Sevindim, çünkü biliyorsun-"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Baby Steps [jikook/vhope]
FanfictionJeon Jungkook kimselere yenilmiyordu. Park Jimin ise küçük bir istisnaydı. *** 24.4.18 16.9.18