"Jimin, kes atık kendini çimdiklemeyi, rüya görmüyorsun." Jungkook'un uyarısıyla Jimin elini neredeyse morartmak üzere olduğu kolundan çekti. Pekala, rüya görmediğine artık emindi. Şimdi ise emin olmak istediği başka bir şey vardı.
"Sakın filmlerdeki gibi saçma bir an yaratmaya çalıştığımı düşünme ama eğer kesinleşmezse kendimi tuhaf hissedeceğim bir konu var." Parktan çıkıp Jimin'in evine yürümeye başladıklarında açıkladı sarı saçlı. "Yani, şimdiden kesinleştirmezsek sonrasında başımızı da ağrıtabilir, o yüzden söylüyorum. Filmlerde hep öyle olur ya-"
Jimin, konuştuğu sırada önce bileğine değen, oradan da elini kavrayan bir el hissetti. Jungkook, normale göre daha sıcak olan teniyle ve ilgili bakışlarıyla oradaydı işte. Jimin gerçekten de çocuğa aralarındaki şeyin ne olduğunu sormak üzere miydi yani? Jungkook'un büyük elinde kaybolan elini açıp parmaklarını birbirine kenetlerken kafasını iki yana salladı. "Neyse, boş ver. Saçma bir şeydi zaten."
Jungkook eğilip diğer çocuğun yanağına bir öpücük kondurduktan sonra onun içini rahat ettirmek için yine de konuştu. "Evet, bence de saçmaydı sevgilim."
"Yapma şöyle şeyler Jungkook, bayılırsam görürsün. Bünyeme alışması için biraz zaman vermen lazım." Jimin irkilerek istemsizce Jungkook'u kendisinden uzaklaştırdığında siyah saçlı birkaç saniye olduğu yerde durup diğer çocuğu izledi. Jimin de yürümeyi bırakıp kendisine döndüğünde omuz silkip onun yanından geçti.
"Haklısın, kişisel alanımıza da ihtiyacımız var. Bünyen alışınca haber verirsin o zaman bana." Bu sefer önden ilerleyen çocuğu izleme sırası Jimin'deydi.
Jungkook yürümeye devam ederken arkasından diğer çocuğun seslenişini duysa da cevap vermedi. Zaten birkaç saniye sonra Jimin koşarak ona yetişmiş ve sırtına atlamıştı. Düşmemesi için hemen çocuğun bacaklarını tuttuğunda Jimin de onun boynuna sarılıp yanaklarını birbirine yaslamıştı.
"Tamam, alıştı bünyem. Beklediğimden kısa sürdü ama olsun." Jungkook'un kahkahası karanlık sokakta yankı yaptı. Jimin çocuğu durdurup sırtından indi. Önüne geçtiğinde hiç vakit kaybetmeden parmak uçlarında yükselip dudaklarını onunkilere bastırdı. Jungkook'un gülümseyişini hissettiğinde çocuğun güçlü kollarına daha sıkı tutunmak zorunda kaldı çünkü bu geceyle, dudaklarındaki sıcaklığın sahibi olan çocukla ilgili her şey onu güçten kesiyordu adeta.
Ayrıldıklarında Jungkook uzanıp Jimin'in dudağına küçük bir öpücük daha bıraktı. "Öpüşmek fazla hoşuna gidiyor sanırım Park Jimin."
"Sensin." Jimin üzerinden bir türlü atamadığı duygusallığı onu yeniden esir alırken sevgilisine sokulup başını onun göğüsünde dinlendirdi. "Hoşuma giden şey sensin."
"Jimin?" Jimin gülümseyerek kafasını kaldırdı.
"Efendim Tavşanım?"
"Çerçevemi bankta unuttum." Jungkook şok içinde konuştuğunda Jimin çoktan geldikleri yolu geri koşmaya başlamış biricik sevgilisine atmak için bir şeyler arıyordu. Jungkook'un parka ulaşmak için ilerideki sokağa sapışını izlerken arkasından seslendi.
"Teşekkürler geçekten. Senin için önemli olduğumuzu bizi orada burada unutarak çok güzel hissettiriyorsun!"
***
Namjoon ve Jimin aynı anda birbirlerine dönerek çaresizce bakıştılar. İkisi de güçten düşmüşlerdi. Jung Hoseok sayesinde.
"Hyung, yalvarırım mola verelim. Namjoon hyungun haline bak, göz pınarlarından bile ter akmaya başladı!" Jimin acı içinde yalvardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Baby Steps [jikook/vhope]
FanfictionJeon Jungkook kimselere yenilmiyordu. Park Jimin ise küçük bir istisnaydı. *** 24.4.18 16.9.18