Ertesi gün Jimin kendini çok yorgun hissettiği için okula gitmemişti. Öğlene kadar uyumuş ardından da Jungkook'a mesaj atmış ve çıkışta kendisini almak için okulda olacağını söylemişti. Aldığı cevap elbette basit bir "Tamam." dan ileri gitmemişti ama Jimin bunu sorun etmedi. Bu tavırlarını artık çocuğun karakterine bağlamaya başlamıştı.
Yatağından kalkması oldukça fazla vaktini aldığı için hemen hazırlanmaya koyulmuştu. Saçları dün gece yıkayıp yattığı için kabarmıştı ama Jimin böyle şeyleri umursamazdı. Hayatta mutlu olmanın yolunun insanın önce kendisiyle barışık olmasından geçtiğine inanıyordu. Yani, elbette etrafta kendisini seven pek çok insan vardı ama eğer Jimin kendini sevmeseydi başkalarının ne önemi kalırdı ki?
Bu düşünceden cesaret alarak küçük göbeğini sevdi ve guruldayan karnını doyurmak için mutfağa yöneldi.
***
"Çıkış kapısında bekleyebilirdin, sınıfıma kadar gelmene gerek yoktu." Jungkook asık suratıyla söylendiğinde Jimin gözlerini kendilerine bakan bir gruptan çekip gülümsedi.
"Nazik davranmaya çalışıyordum, senin aksine." Jungkook aldığı cevapla gözlerini devirdi.
"Eğer okul içinde benimle biraz daha görünürsen emin ol insanlar senin ne kadar nazik olduğunu umursamayacaklar."
Jimin diğerinin neyden bahsettiğini anlayabiliyordu, aptal değildi. Jungkook gerçekten de sevilmiyordu ve insanlar ikisini yan yana gördüklerinde yüzlerindeki şaşkın ifadeyi gizlemeye gerek bile duymuyorlardı. Bir de siyah saçlıya sürekli yiyecekmiş gibi bakan bir kesim de vardı. Jimin, onun için kendini kötü hissetmesine engel olamadı. Her an üzerinde dolaşan kötü bakışlara bağışıklık kazanmış gibi dursa da, Jungkook'un içten içe aslında bu durumu kafasına taktığını hissediyordu.
Yüzüne az öncekinden daha geniş bir gülümseme yerleştirip diğerine hafifçe omuz attı. "Biliyorum, bence de harika bir ikili olduk."
Jungkook onaylamaz bir şekilde kafasını sallarken çıkış kapısından adımlarını atıyorlardı. "Gerçekten konuyu nasıl bu derece saptırabiliyorsun?"
Sorusuna karşılık diğerinden çapkın bir sırıtış kazanmıştı.
***
"Hadi bana biraz kendinden bahset." Jimin oturdukları bankta Jungkook'a döndü.
"Hayır." Diğeri istifini bozmadan az önce aldıkları dondurmasını yalamaya devam etti. Jimin birkaç saniye onun bu halini izledi.
"Ama olmuyor ki Tavşan Bey. Sen kendini böyle geri çekersen nasıl arkadaş olacağız biz?"
"Olmayacağız. Sen bir süre çıkarların için peşimde dolanacaksın ve en sonunda herkes kendi yoluna gidecek. Ben salak değilim Jimin, o yüzden sırf vicdanını rahatlatmak adına bana böyle davranmana gerek yok." Jungkook, oldukça sakin bir şekilde konuştu. Artık alışık olduğu bu durum eskisi kadar canını yakmıyordu. İnsanlar ona yaklaşır, istediklerini elde eder ve çekip giderlerdi. Jeon Jungkook hayatının bu gerçeğini kabulleneli uzun zaman oluyordu. Sorun değildi, o kendi başına da gayet iyiydi sonuçta değil mi? Elini neye atsa mutlaka başarılı oluyordu. Bu başarısı yüzünden etrafında kimse kalmasa ya da gelenler de sadece çocuğu kullanmak istese ne olurdu?
Jungkook bu sözleriyle Jimin'i gafil avlamıştı. Afalladığını ve utandığını belli etmek istemedi Jimin diğerine. Çünkü kendisi de biliyordu ki her ne kadar söylediklerinde yüzde yüz haklı olmasa da doğruluk payı olan kısımlar vardı. Artık Jungkook için değil kendisi için kötü hissediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Baby Steps [jikook/vhope]
FanfictionJeon Jungkook kimselere yenilmiyordu. Park Jimin ise küçük bir istisnaydı. *** 24.4.18 16.9.18