Jimin önünde durduğu kapıyı henüz tıklatamamıştı. Yaklaşık beş dakika önce Hoseok'un annesi tarafından eve alınmıştı ve o zamandan beri sessizce odasının kapısının önünde bekleyerek içerideki çocuğun kısık sesli öksürük ve burun çekişlerini dinlemekten başka bir şey yapamamıştı.
Nihayet cesaretini topladığında usulca kapıya vurmuştu. Hoseok'un burnunu çektiğini duydu yeniden.
"Anne, ben... birazdan geleceğim." Burun çekiş. "Ödev yapıyorum da."
Jimin, alnını kapıya yaslayıp gözlerini kapattı. Hoseok sesinin titremesine engel olabilmek için o kadar çaba harcamıştı ki bu durum Jimin'in boğazında bir acıya sebep olmuştu.
"Hyung, ben geldim."
Sadece birkaç saniye sürmüştü. Hoseok'un kapıyı açıp Jimin'i içeri almasının ardında ona sıkıca sarılarak yeniden ağlamaya başlaması sadece birkaç saniye sürmüştü.
"J-jimin ben iyi değilim, hiç iyi değilim." Jimin kendisine tutunan Hoseok'un yere kaymasına engel olamadı. Hemen kapıyı arkalarından kapattı ve çocuğun yanına çöktü, onu yeniden kollarının arasına aldı.
"Biliyorum, hyung. Ama olacaksın, söz veriyorum iyi olacaksın."
Hoseok'un gözyaşları yanaklarından süzülürken gözleri her geçen dakika biraz daha şişiyordu. Çocuk içeride ailesi olduğu için kendini rahat bırakamadığından vücudu kasılıp titremeye başlamıştı. Jimin hemen onu yatağına götürüp yorganın altına soktu.
"Çok acıyor, Jimin ne yapacağım? Çok acıyor." Abisi kalbini tutarken fısıltı şeklinde konuştu. Jimin elini onunkinin üzerine yerleştirdi.
"Geçecek, hepsi geçecek."
Hoseok, Jimin'in beklediği gibi ağlama krizleri geçirmedi. Çocuk, yalnızca yattığı yerde arada bir şeyler söyleyip titreyerek sessizce akıttı gözyaşlarını. Jimin ona sıkı sıkı sarıldı. Elinden daha fazlası gelmedi belki ama onunla birlikte ağladı.
Hoseok artık ağlamaktan ve titremekten yorgun düştüğünde son kez araladı dudaklarını. "Ben zaten biliyordum ki, beni hiç sevmeyeceğini hep biliyordum. Olsun, yine de denedi, değil mi? Bana aşık değil, ama beni çok seviyor, değil mi Jiminnie?"
"Evet hyung." Jimin hıçkırmamak için dudağıını ısırmak zorunda kaldı. "Hepimiz seni çok seviyoruz."
Birkaç dakika sonra Hoseok artık yorgunluğuna yenik düştüğünde bile Jimin ona sarılmayı bırakmadı. Upuzun gece gözlerini yakarak sabaha döndüğünde bile o hala uyanıktı. Abisine sarıldı, saçlarını öptü, her şeyin düzeleceğini fısıldadı.
Çünkü biliyordu, düzelecekti.
***
Jimin, sabah Hoseok uyanana kadar orada kalmıştı. Aslında planı tüm hafta sonunu onunla birlikte geçirmekti fakat abisi uyandığı gibi hemen banyoya girmiş, dans stüdyosuna eşyalarını götürdüğü spor çantasına iki çift ayakkabı ve oldukça fazla tişört tıkıştırmış, tüm gün stüdyoda olacağını söylemiş ve peşinde dolanmamasını söyleyip Jimin'i evden kovmuştu. Elbette Hoseok tüm gece ağladığı için sesi duyulamayacak kadar fazla kısıldığından iletişim kurmaları bir hayli zor olmuştu.
Jimin eve geldiğinde ne yapacağını şaşırmış haldeydi. Eğer Hoseok'un yanına giderse, çocuk onu yine kovacaktı ve hatta belki de kendisine sinirlenecekti. Ama eğer Jimin burada böylece oturursa da aklı ne yaparsa yapsın abisinde kalacaktı.
Sıkıntıyla oturduğu yatağından kalkıp az önce yere attığı ceketinin cebinden telefonunu aldı. Onu en son dün gece ailesine Hoseoklarda kalacağını söylemek için eline almıştı. Hoş, annesi bu durumu pek umursamamış ve Jimin'e hafta sonu teyzesinde kalacaklarını söyleyip telefonu kapatmıştı gerçi ama, o yine de sorumlu bir ergen oluşuyla gurur duyuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Baby Steps [jikook/vhope]
FanfictionJeon Jungkook kimselere yenilmiyordu. Park Jimin ise küçük bir istisnaydı. *** 24.4.18 16.9.18