Çok beklediniz bunu için, umarım boşa çıkartmamışımdır. Bölüm sonunda görüşelim, bol bol yorum yapın :)
İyi okumalar.***
Jimin, oldukça uzun bir okul gününden sonra kendisine eve adeta sürüklemişti. Belki Namjoon'un sırtına da binmiş olabilirdi ama sonuç olarak nihayet evindeydi.
Okulda Jungkook da dahil olmak üzere herkesin gözü Hoseok'un üzerindeydi. Ama çocuk o kadar sakin ve normal davranıyordu ki; olayın iç yüzünü yeni öğrenen Namjoon, ilk başta diğerlerinin kendisine şaka yaptığını, Hoseok'un gayet iyi göründüğünü söyleyip onlara inanmamıştı.
Jimin, Hoseok için olayların dışarıdan göründüğü gibi olmadığını biliyordu elbette. O ve Taehyung sürekli olarak çocuğun yanına gidiyorlardı ve bu zamanların çoğunda Hoseok'u düşüncelere dalmış ve neşesiz bir halde buluyorlardı. Yine de hayat devam ediyordu ve zamanla acısı geçmese bile abisinin istemeden de olsa bu duruma alışmak zorunda kalacağının farkındaydı.
Gündüzlerini okulda arkadaşlarıyla ve Jungkook'la, akşamlarını da çoğunlukla Hoseok ve yine Jungkook'la paylaştığı birkaç tempolu gün, Jimin'in bedenini yorgun düşürmüştü. Eve girdiği gibi kendisini yatağına atmış ve akşam ailesi gelene kadar uyumuştu. Şimdi ise akşam yemeğini fazla kaçırdığı için ağrıyan karnıyla odasındaydı, yatağında oradan oraya dönüp duruyordu.
İçeriden gelen zilin sesini duydu. Annesinin kapıyı açıp biriyle konuştuğunu da. Büyük ihtimalle bir komşudur diye düşünüp yattığı yerde diğer tarafa döndü. Kendi kendine kalkıp ders çalışması gerektiği hakkında nasihatler ettiği sırada odasının kapısı birden açıldı ve içeriye nefes nefese kalmış, elinde muhtemelen annesinin çocuğu bu halde görünce verdiği yarısı içilmiş bir bardak suyla, Taehyung girdi.
Jimin şaşırarak yatağında doğrulurken diğer çocuk elindeki bardağın kalan kısmını da kafasına dikip onu sarı saçlının çalışma masasına bıraktı ve arkasında kalan kapıyı kapatıp hızla konuştu. "Jung Hoseok'a aşığım."
Bazı şeyleri hissedebilirsiniz, pek çok konu hakkında kendinizce varsayımlarınızla çıkarımlarda da bulunabilirsiniz. Şayet Park Jimin gibi iyi bir gözlemciyseniz, aklınızdan geçirdiğiniz çoğu şeyin dile getirilmese bile doğru olduğunu da bilirsiniz. Ama, şüphe ettiğiniz bazı şeyler, siz ne düşünürseniz düşünün, kendinizden ne kadar emin olursanız olun dile getirildikleri ve doğrulandıkları zaman üzerinizde büyük etkiler bırakır.
Jimin, Hoseok'un Yoongi'ye olan hislerini ilk fark ettiğinde ne hissetmesi gerektiğini bilememişti. Sonuçta, onlar Hoseok ve Yoongi'ydi, böyle bir şeyi önceden beklemeniz pek mümkün olamazdı. Aradan geçen zamanın ardından, Jimin kendini yine aynı düşüncelerin içinde dolanıp dururken bulmuştu. Bu sefer ise odağı karşısında duran çocuktu.
Ama Jimin, Hoseok'un yalnız başına çekmek zorunda kaldığı şeyleri bu sefer de Taehyung çekmesin diye ona her zaman yanında olduğunu daha şüpheleri yeni ortaya çıkarken bile hissettirmeye çalışmıştı. Açıkça konunun neyle ya da kimle ilgili olduğunu söylemelerine gerek yoktu, o ikisi bu tarz şeylere gerek duymayı bırakalı uzun zaman olmuştu. Jimin, Taehyung'un kendisinden istediği gibi ona zaman vermişti ve işte, bu itiraf artık arkadaşının kendini bulduğunu gösteriyordu. Daha fazla istenecek zaman yoktu, her şey ortadaydı. Keşif bitmişti Taehyung için ve artık yüzleşme vaktiydi.
"Biliyorum sen zaten bunu biliyorsun ama sesli olarak dile getirmek istiyorum. Jimin, ne yapacağım bilmiyorum. Bu işin içinden nasıl çıkarım, bilmiyorum. Aslına bakarsan bilmediğim şeyleri saymakla vakit harcamak saçma olacak çünkü bildiğim tek şey onu sevdiğim. Jimin, ben onu seviyorum, gerçekten."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Baby Steps [jikook/vhope]
FanfictionJeon Jungkook kimselere yenilmiyordu. Park Jimin ise küçük bir istisnaydı. *** 24.4.18 16.9.18