"Neden sanki evlenmek için ailelerimizden izin almak üzereymişiz gibi gerginim?" Jungkook telefonun diğer ucundan duyduğu sevgilisinin boğuk sesine gülüşüyle karşılık verdi.
"Bence hazır hepsi bir aradayken bu işi de aradan çıkartabiliriz."
"Boş konuşma Tavşan. Her neyse, senden bir şey istemem gerekiyor." Jimin odasının ortasında, boy aynasından kendine bakarken kararsızlıkla konuştu. "Bana bir iyilik yap ve yarın annen Busan'a döndükten sonra geceyi Taehyunglarda geçir. Hatta mümkünse ertesi gün de aynı şeyi yap."
"Nede-" Jungkook anlamamış bir şekilde kendisine sorular sormak üzereyken Jimin hızlıca onun lafını kesti.
"Soru sormak yok, sadece söylediğimi yapmana ihtiyacım var. Güven bana, kimsenin canını sıkacak bir şey değil, sadece birazcık korkmasını sağlayacağım."
"Kimin-" Jungkook yeniden söze atladığında Jimin sevgilisinin konuşmasını tekrar engelledi.
"Soru sorma lafının tam olarak neresini anlamadın kaslı Tavşanım? Neyse, dediğim gibi bu sadece bir rica, yapmak zorunda değilsin. Şimdi kapatıyorum, anneme yardım edeceğim, akşam görüşürüz."
***
"Çocuklar, size eskiden okul takımında kaptan olduğumdan da bahsetmiş miydim?" Bay Park ışıldayan gözlerini karşısındaki koltukta oturan iki gence çevirip heyecanla konuştu.
Jungkook ve annesi akşamın erken saatlerinde evlerine gelmişlerdi. Hepsi birlikte yemek yemek için masaya oturmuş ve geçen süre zarfında ise hiç susmadan muhabbet etmişlerdi. Jimin başta iki kadının bu kadar iyi anlaşabilmesine çok sevinse de, yemekten sonra Bayan Park tarafından erkeklerin mutfaktan kovulmasına ve şimdi o ikisinin koyu sohbetlerine yalnız devam etmelerine sinir olmuştu. Bunun en büyük sebebi ise babasının sanki daha önce hiç yapmamış gibi gençlik anılarını abartarak anlatma seansına bir türlü son verememesiydi.
Jungkook'un kafasını sallayıp babasına cevap vereceğini ve konuşmanın uzayacağını anlayan sarı saçlı elini onun bileğine dolayıp ayağa kalktı. "Baba, Jungkook'a sormam gereken bazı sorular var, malum seneye son sınıf oluyoruz, çalışmaya şimdiden başlamamız lazım. Annemler mutfaktan uzun süre çıkmayacaklar muhtemelen, sen televizyon izle istersen."
Siyah saçlı çocuk bir şey demeye fırsat bulamadan kendisini sevgilisi tarafından çekiştirilirken bulmuştu. Odasına girdikleri anda Jimin'in hiç vakit kaybetmeden kapıyı kilitlemesi Jungkook'un kaşlarının havalanmasına sebep olmuştu.
"Ne yapıyorsun, Park Jimin?" Kısık sesle ve kuşku dolu bir tonlamayla konuşan Jungkook, Jimin'in yüzündeki haylaz gülümsemenin genişlemesini sağladı. Oldukça sakin bir şekilde sevgilisine ilerledi çocuk. Elleri onun omuzlarını bulduğunda hafifçe parmak uçlarında yükselip dudaklarını buluşturdu.
Jungkook karşılık vermek için hiç beklemeden ellerini diğer çocuğun belinde birleştirdi. İki gencin dudakları oldukça acelesizce birbirlerinin üzerinde dolanıyordu. Jimin, Jungkook'u önünde durdukları yatağa doğru itip onun oturmasını sağladı, dudakları ayrılırken çıkan ses odada yankılanmıştı.
Sarı saçlı yine oldukça sakin hareketlerle sevgilisinin kucağındaki yerini alıp yeni bir öpücüğü başlattığında Jungkook istemeden hafifçe inledi. Başta oldukça masum olan öpüşmeleri Jimin'in kontrolü kazanmasıyla birlikte hararetlendi. Ağzının içinde hissettiği dil darbeleri Jungkook'u uyuşturmaya yetmişti, ellerini sevgilisinin tişörtünün içine sokup sırtını okşamaya başladı.
Jimin soğuk parmakların tenine teması yüzünden vücudunun yay gibi ileriye doğru gerilmesine engel olamadı. Farkında olmadan yaptığı bu hareket Jungkook'tan yeni bir inilti kazandığında nefes almak için birbirlerinden ayrıldıkları süreyi fırsat bilerek kalçasını sevgilisinin erkekliğine yaklaştırdı. Jungkook ellerini Jimin'in sıcak belinden çıkarıp onun baldırlarını tuttu. Ani bir refleksti bu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Baby Steps [jikook/vhope]
FanfictionJeon Jungkook kimselere yenilmiyordu. Park Jimin ise küçük bir istisnaydı. *** 24.4.18 16.9.18