Jimin, yatağının ortasına oturmuş gözü çoktan uzaklara dalan düşünceler içindeki çocuğu inceledi. Jungkook geleli yirmi dakika olmuştu ve o zamandan beri de çocuğun ağzını bıçak açmıyordu. Annesi, Jimin'in yatağının yanına onun için bir yatak hazırlamıştı ve oğluna onunla konuşması için gizlice birkaç işaret verip ikisini yalnız bırakmıştı. Fakat Jimin, ne yapması gerektiğini bilmiyordu ve karşısındaki çocuk hiç de iyi görünmediğinden içini kemiren merak ve endişesi her saniye daha da büyüyordu.
"Jungkook, söylemeyecek misin ne olduğunu?" Uzanıp sevgilisinin elini kavradı Jimin, Jungkook kafasını önüne eğdi. "Bak korkuyorum. Seokjin hyungla mı kavga ettiniz, başka bir şey mi oldu? Neden bu saatte evden çıkıp buraya kadar geldin?"
Jungkook hala kaldırmadığı kafasını iki yana sallayıp boğuk sesiyle zorlukla konuştu. "Seokjin hyung gönderdi beni, ama onunla kavga etmedim."
"O zaman ne oldu? Söyle lütfen, sen böyle susunca ben ne yapacağımı şaşırıyorum." Jimin ellerinden destek alarak diğer çocuğa yaklaştı. Kafasını eğip siyah saçlının gözlerine bakmaya çalıştı ama gördüğü şeyle hemen diğerinin çenesini kavrayıp başlarını aynı hizaya getirdi. "Jungkook neden ağlıyorsun? Tamam, Seokjin hyungu arayacağım." Jimin yataktan kalkmak üzereyken Jungkook buz kesmiş elini onun bileğine dolayıp çocuğu durdurdu. Gözlerinden akan yaşları durduramasa da yanaklarındaki ıslaklığı sildi ve sarı saçlıya sokuldu.
"Boşanıyorlarmış Jimin. Sebebini bile söylemedi bana. Gözü dönmüş gibiydi." Jimin kollarını hemen sevgilisine sardı.
"Kim boşanıyormuş?" Jungkook derin bir nefes alarak doğruldu.
"Akşam eve gittiğimde annem de oradaydı. Ne ara yola çıktı da geldi, bilmiyorum, kafayı yemiş gibiydi. Bağırıp duruyordu, Seokjin hyung onu sakinleştirmeye çalışıyordu. S-sebebini söylemedi, sadece babamla boşanacağını söyleyip durdu. Benim eşyalarımı toplamaya çalışıyordu. Bundan sonra birlikte büyükannemin yanında yaşayacakmışız." Çocuk derince iç çekti ve kendisini tıpkı birkaç saat önce yaptığı gibi sırt üstü yatağa bıraktı. "Ben itiraz edip ne olduğunu sorunca da benimle kavga etmeye başladı. Sonra zaten teyzem geldi, Seokjin hyung aramış. O annemi sakinleştirirken de Seokjin hyung beni yolladı, bu gece büyükler mi konuşmalıymış, neymiş işte."
Jimin tuttuğundan bir haber olduğu nefesini kalbinde hissettiği sıkışıklıkla birlikte bıraktı. "Peki ya abin?"
"Onun okulu yatılı, iki haftada bir eve geliyor. Bir şeyden haberi olduğunu sanmıyorum, yoksa bana söylerdi."
Jimin eğilip siyah saçlı çocuğun alnını öptü. "Sakin olmalısın. Her şey iyi olacak, söz veriyorum. Hadi, akmasın artık gözyaşların. Biraz zaman gerekiyor, büyük ihtimalle annen düşünmeden hareket ediyordu. Eğer gerçekten kararlıysa, ortada büyük bir sorun var demektir. Kimse durup dururken evliliğini bitirmek istemez. Onu da anlamaya çalışmalıyız."
"Ama ya gerçekten beni de götürürse? Büyükannem de Busan'da yaşıyor, Jimin. Ben oraya dönmek istemiyorum ki, hayatım burada benim." Jungkook gerginlikle dirseklerinden destek alarak doğruldu.
Jimin sesine panik karışan çocuğun dudaklarına eğildi. Dudaklarının her hareketinde Jungkook'un çatık kaşlarının gevşediğini görünce hafifçe gülümseyip ondan ayrıldı. "Bunun olmasına izin vermeyiz. Benden kolay kolay kurtulamayacağını söylemiştim, değil mi?"
Jungkook buruk bir şekilde diğerinin gülümseyişine karşılık verdi. Doğrularak elini sarışın çocuğun ensesine atıp onu kendisine yaklaştırdı. "Park Jimin, sözünü tut. Huzur dolu bir uykuya ihtiyacım var. Sen dolu bir uykuya."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Baby Steps [jikook/vhope]
FanfictionJeon Jungkook kimselere yenilmiyordu. Park Jimin ise küçük bir istisnaydı. *** 24.4.18 16.9.18