8-Tavşanın Gizli İşi

15.5K 1.5K 608
                                    

"Ee, senin şu tavşan çocukla nasıl gidiyor? Avuçlarında kimseyi göremiyorum." Hoseokların evinden çıkmış, kendi evlerine yürüdükleri sırada, Yoongi Jimin'e sordu.

Jimin büyük olanın omzuna vurup gözlerini devirdi. "Espri yapmaya çalışma Min Yoongi, sana yakışmıyor."

"Ne o, yoksa işler istediğin gibi gitmiyor mu, ufaklık?" Yoongi, Jimin'in koluna girerken tekrar sordu.

"Neyin nasıl gitmesini istediğimden artık pek emin değilim aslına bakarsan. Neyse, bırak sen şimdi bunları da söyle, özlemiş misin buraları?"

Yoongi karanlık yolda uyumlu bir şekilde adımlar atan ayaklarını izlerken Jimin de onu izledi.

"Hyung, bir sorun mu var? Özlemedin mi yoksa bizi? Bir şey mi-"

"Jimin, Hoseok'un hayatında biri mi var?" Yoongi bir anda kafasını kaldırıp sorduğunda ikisi de oldukları yerde durdular.

Park Jimin, endişeyle sıraladığı cümlelerini bölen soruyu algılamakta ve kesilen nefesini düzene sokmakta oldukça zorlandı.

***

"Günaydın." Jimin, Jungkook'la birlikte son zamanlarda sıkça oturdukları bankta siyah saçlının yanına kurulunca diğer çocuğun kendisini selamlaması ve az da olsa gülümsemesi yüzünden bir hayli şaşırdı.

"Tanrı aşkına, etrafımdaki herkesin bu aralar neyi var? Hepiniz aranızda anlaştınız da, hadi Jimin'in bizden hiç beklemeyeceği şeyler yapıp onu kalp krizinden erken yaşta öldürelim falan mı dediniz?"

Jungkook konuşurken yanakları kızarmaya başlayan çocuğu çatılan kaşlarıyla dinledi. Neyi yanlış yaptığını anlamamıştı.

"Ne diyorsun yine, Park Jimin?"

Jimin, Jungkook tarafından gelen üst üste darbeler yüzünden biraz salaklaşmıştı. Tam verdiği ani tepkinin saçmalığını fark etmek üzere olduğu sırada diğerinin erkeksi ses tonu yüzünden tekrar hatlarının koptuğunu hissediyordu.

"Adımı şöyle söylemesen olmuyor sanki." Kendi kendine söylendiğinde Jungkook onu duyabilmek adına biraz eğilmişti.

"Efendim?"

"Yok bir şey Tavşanım, her zamanki halim işte, saçmalayıp duruyorum. Sana da günaydın bu arada." Jimin kocaman gülümsemesiyle kendisine bakınca Jungkook'un sert ifadesi yumuşadı.

"Bugün nasıl hissediyorsun? Artık hasta değilsin, değil mi?" Jimin diğerinin alnına dökülen siyah saçları itip ateşini kontrol ederken sordu.

"Daha iyiyim, merak etme."

"Nasıl etmem? Sana bir şey olursa ben kiminle uğraşacağım? Seni kaybetmeyi göze alamam. Hem de daha yeni bulmuşken." Jungkook Jimin'in elini alnından uzaklaştırırken aralarında yine ufak bir temas olmuştu ve bu artık Jimin için yeterliydi. Merakını daha fazla dizginleyemezdi.

"Jungkook-ah, üşüyor musun?"

Jungkook anlamaz bakışlarını Jimin'inkilerle buluşturunca sarışın olan kendini açıklama gereği duydu.

"Yani, ellerin, onlar sürekli soğuklar da o yüzden merak etmiştim."

Jungkook gülümseyerek ellerini ikisinin önüne uzattı ve onlara baktı. "Üşümüyorum aslında. Ama ellerim, onlar ne yaparsam yapayım ısınmıyorlar hiç. Sebebini bilmiyorum. Üzgünüm, rahatsız olduğunu fark etmemiştim-"

Jimin Jungkook'un lafını bitirmesine bile fırsat tanımadan çocuğun ellerini yakaladığı gibi kendi yanaklarına koydu. "Saçmalama! Eğer ellerin soğuk olmasaydı bu sıcak havada yanaklarımı pişmekten nasıl kurtaracaktım? Baksana nasıl da güzel oluyor böyle." Kendi ellerini kavramış olduğu büyük ellere biraz daha bastırıp Jungkook'un ellerinin yanaklarındaki baskısını arttırdı.

Baby Steps [jikook/vhope]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin