4. BÖLÜM-SHERLOCK

3.8K 300 41
                                    


"Bu ne be?!" Hoseok şaşkındı. 

Jungkook kaşlarını çattı: "İşte bunu beklemiyordum." dedi. Arkadaşı hemen kutunun içindeki kağıt parçasını eline alıp önüne arkasına baktı.

"E hiçbir şey yazmıyor bunda."

"Hayır, muhakkak bir şey olmalı." Jungkook kağıdı kendi eline aldı, kokladı. Burnuna rahatsız edici bir koku dolduğunda yüzünü buruşturdu: "Iyk!"

"Ne kokuyor?!" Büyük olan heyecanlanmıştı. Kağıdı tekrar alıp burnuna götürdü. Koklamasıyla öksürmesi bir oldu: "Genzim yandı!"

Hoseok kötü kokuya söverken Jungkook düşünüyordu, ne olabilirdi bu kimyasal madde? Gözlerini kapatıp kendini geriye attı tavşan dişli çocuk. Kollarını iki yana açtı, önemli bir şeyler düşünmesi gerekirken hep böyle yapardı, çocukluk arkadaşı bunu bildiğinden ses çıkarmamaya dikkat ederek yanından ayrıldı.

Büyük olan ne yapacağını düşünürken kendini Jungoo'nun intihar eden annesinin odasında buldu. Makyaj masasının üstündeki kağıda kısa bir bakış attı, okumalı mıydı okumamalı mıydı? Okusa özel hayata müdahale etmiş sayılır mıydı? Birçok soru daha aklından geçerken hiçbirini cevaplamadan merakına yenik düşerek mektubu eline aldı.

Mektubu okuduktan sonra sol gözünden düşen yaşı elinin tersiyle sildi Hoseok bazı şeylerin farkına vararak. Olayların iç yüzünü öğrenmesi ciğerlerini dağlamıştı. Ve cenaze günü Jungkook'un neden annesi için aldığı beyaz gülleri çöpe attığını anlamıştı.

Burnunu çekip mektubu aldığı yere bıraktı ve odaya son bir bakış atıp Jungkook'un odasına girdi hüzünlü çocuk. Arkadaşının dolabını açıp askılığın altında duran orta boy bavulu ortaya çıkardı. Eline birkaç gömlek alıp bavula yerleştirecekken yaklaşan ayak seslerini işitip işini yarıda kesti.

"Ne yapıyorsun, Hobi?" duyduğu sesle arkasını döndü ve hüzünle gülümsedi, gamzeleri belirmemişti: "Eşyalarını topluyorum, tavşanım."

Jungkook da Hoseok gibi gülümsedi, mutlulukla bağlantısı olmadan: "Gerek yok ki Hobi, burada kalacağım." 

Hoseok gülümsemesini yüzünden sildi: "Emin misin? Bu evde kalmak sana iyi gelmeyebilir."

"Eminim Hobi. Hayatıma burada devam edeceğim, daha fazla kaçmaya ve size yük olmama gerek yok." Jungkook gülümsemesini düşürmeden söyledi.

"Jungoo, sana eşyalarımı kullanmandan bıktığımı söylerken şaka yapıyordum, biliyorsun değil mi? Bize yük olmuyorsun, böyle bir şeyi aklından bile geçirmemiş olmanı dilerdim." 

Hoseok buna kırılmıştı, o Jungkook'un en yakın arkadaşıydı, zor zamanlarında tabii ki de birbirlerine yardımcı olacaklardı, tabii ki de beraber kalacaklardı, sarılıp dertleşecekler ya da saatlerce susup varlıklarını hissettireceklerdi. En yakın arkadaşlık bunu gerektirirdi. Ve bunları yaparken iki tarafın da istekli olması, yük olma gibi bir şeyi düşünmemeleri lazımdı.

Arkadaşı, Hoseok'un kırıldığını anlamış, birkaç adımla yanında bitmişti. Sol elini sağ omzuna koydu tam karşısına geçerek, anlayışlı olmasını dileyerek baktı ona. 

Elinin altındaki omzu sıktı: "Üzülme Hobi, şaka yaptığını biliyorum. Sadece..." 

Bakışlarını Hoseok'tan yan duvara çevirdi: "Daha fazla kaçmanın bana yararı olmayacağını düşünüyorum. Hayatımı kalan yerden devam ettireceğim bu evde. Onlarla yaşamayı öğrenmeliyim." 

Bakışlarını tekrar en yakın arkadaşına çevirip yeniden sıktı omzunu: "Sakın kötü şeyler düşünme."

Hoseok elini Jungkook'un sırtına atıp sarıldı tavşanına: "Düşünmem."

Jungkook içten bir tebessüm sunup geri adım attı: "Kağıdı okumamız için morötesi ışığa ihtiyacımız var."

Arkadaşı birden başka konuya girdiği için afalladı: "Ne?" 

Jungkook arka cebinden o oymacılık sanatının kullanıldığı kutudan çıkan kağıdı çıkarıp Hobi'nin gözü önünde salladı: "Bundan bahsediyorum. Üstünde kesinlikle bir yazı olmalı, değişik bir kimyasal kokuyor. Bu kimyasal, güneş ışığıyla ya da başka yapay ışıkla görülemez, diye tahmin ediyorum. Morötesi ışıkla bakmamız gerek."

Hoseok, onun zeki bir çocuk olduğunu biliyordu ama bu kadarına hiç şahit olmamıştı "Vay canına, Kook! Sen neymişsin be?!" 

İkisi de aynı anda güldüler: "Hadi, halledelim şunu!" 

Jungkook'un lafıyla Hoseok olduğu yerde dikleşti: "E ne yapmamız gerekiyor?"

"Öncelikle küçük bir yere gidip tüm ışık kaynaklarını engellemeliyiz."

Aklına gelen fikirle sıçradı Hoseok: "Tuvalete gidebiliriz, orası küçük. Işıkları da söndürüp tamamen karanlık bir yer haline getirebiliriz."

Hobi'nin fikrini beğendi: "Evet, mantıklı." 

Küçük bir nefes alıp devam etti: "Morötesi ışığı da okul laboratuvarından ödünç alabiliriz."

"Ben hemen koşu gidip geleyim o zaman." Hoseok, Jungkook'un hiçbir şey demesine izin vermeden peşinden atlı koşturuyormuş gibi evden çıktı, Jungkook onun bu haline kıkırdamadan edemedi. Her zaman onu güldürecek bir şeyler yapıyordu bu güzel gülümsemeye sahip çocuk.

Yirmi dakika kadar sonra kapının dört kez tıklanmasıyla oturduğu yatağından kalktı Jungkook. Kapıyı açar açmaz içeri dalan, onu bir kez daha güldürmüştü. Saçları terden alnına yapışmıştı ve yeşil tişörtünün yaka kısmında geniş bir ter izi vardı.

"Bu ne hal, Hobi?!"

"Bi' koşu gidip geleyim derken şaka yapmamıştım. Gerçekten koştum." dedi nefesini düzene sokmaya çalışırken. Eğilip ellerini dizlerine koydu florasan lamba gibi bir şeyi Jungkook'un eline tutuşturduktan sonra. Memnuniyetle lambayı eline alıp inceledi arkadaşı, Sherlock gibi hissediyordu. Zaten bu morötesi ışık fikri de izlediği diziden aklına gelmişti.

"Çok yoruldum." 

Hoseok'un sesiyle Jungkook lambayı incelemeyi bırakıp çocuğun ıslak sırtını tişörtünün üzerinden sıvazladı: "Su getireyim sana." 

Florasan şeklindeki ışığın kablosuna zarar vermeden girişteki portmantoya koydu, mutfağa ilerleyip kocaman bir bardağa damacanadan su doldurduktan sonra arkadaşının yanına vardı: "Al, iç bakalım."

"Su verenlerin çok olsun, tavşanım." 

Jungkook'un elindeki bardağı alıp kana kana içti. 

"Demesene şöyle!" 

Jungkook yalancı sinirle elini kaldırdı, vuracaktı ki Hoseok'un su içerken ona bakarak bir şeyler demeye çalışmasıyla durdu. Ne dediğini anlamadı çünkü Hoseok'un çıkardığı ses "Gulu gulu"'dan başka bir şey değildi. Tek kaşını kaldırıp Hoseok'un suyunu bitirmesini bekledi ve "Ne diyorsun be?!" dedi.

"Su içene yılan bile dokunmaz, dedim."

Jungoo, Hobi'nin elinden bardağı alıp lambanın yanına koydu: "Şimdi vurabilirim." 

Lafını bitirmesine zaman kalmadan Hoseok evin içinde koşturmaya, Jungkook da onun arkasından söylenmeye başladı. Sonra dayanamayıp onu yakalamaya çalıştı.

Bu kovalamaca dört dakikayı aşacaktı ki Jungkook'un isyanıyla Hoseok kendini yere attı: "Hadi ama şu kağıda bakalım artık!"

"Dur, dinleneyim biraz."

Jungkook, onun yanına gidip kalkmasında yardımcı olmak için elini uzattı. Hoseok itiraz etmeden kendisine uzatılan eli tutup ağırlığını verdi ve ayağa kalktı. 

Şimdi tamamlardı. Dedektif William Sherlock Scott Holmes ve hayat dostu Doktor John Hamish Watson, vakalarının en can alıcı noktasındaki ipucunu incelemeye hazırdı.

HEART REATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin