Jin, ilgi dolu gözleriyle hemen karşısındaki gümüş tüylü çocuğa bakmaya devam etti. O cevap vermedikçe kalbi daha da hızlanıyor, göğüs kafesini yarıp yerinden çıkacakmış gibi atıyordu.
Namjoon anladı. Kalp atış hızını hissetti. O kalbin ritmine kendisininki de katıldı. Gözleri parlarken ne diyeceğini bilemedi.
"Seni seviyorum." tekrarladı büyük olan, fısıldadı. Sağ eli derin gamzeli yanağı avuçladı. Dokunuşu, bir kızıl gelinciği incitmekten korkan ama yine de ona dokunmak isteyen ufak çocuğun dokunuşu gibiydi.
Bu dokunuşun etkisiyle kirpiklerini yanaklarına gölgeledi, kulaklarını gevşetti, dik omuzlarını düşürdü, rahatladı.
"Huzur..." diye geçirdi içinden.
"Huzur ellerinde işte."
Kahverengi küreleri ıslanırken göz kapaklarını araladı. Parlayan gözlere Seokjin bir ah çekti. Bu gözlerin yaş akıtmaması için neler yapmazdı.
"Ben..." dedi ellerini doktorun omuzlarına koyarken. Cümlesini tamamlamak için yutkundu, dilini dudaklarında kısaca gezdirip nefes aldı.
Telefon çaldı. Seokjin'in telefonu çalıyordu. Başını sağa çevirip ekrandaki ismi okudu. Namjoon da gözlerini o tarafa çevirmişti.
"Aç, hyung." dedi kararlı bir ses tonuyla.
Telefona uzanıp parmağını ekranda sağa kaydırdı büyük olan, sol kulağına dayadığı aletle konuşmaya başladı: "Alo, Hwasa?"
"Merhaba, Seokjin." dedi karşıdaki ses. Titrekti ve ne dediği pek de anlaşılmıyordu.
Seokjin bundan şüphelendi: "İyi misin?"
Ufak bir sessizlikten sonra cevap geldi: "Gayet iyiyim, sağ ol. Sadece Namjoon bu akşam sende kalabilir mi, diye sormak için aradım."
Küçük, merakla doktora bakıyordu. O ise önemli bir şey olmadığını belirtircesine gözlerini kırptı: "Tabii, tabii ki kalabilir. Her şey yolunda, değil mi?"
"Evet, evet. Keyfinize bakın. Şey, Namjoonla görüşebilir miyim?"
"Vereyim." dedi ve telefonu sevdiceğine uzattı.
Kaşları hafifçe çatılmıştı: "Anne?"
Sesi biraz şaşkın çıkmıştı, duyguları o anda zaten çok karışıktı.
"Nasıl geçiyor, bebeğim?" diye sordu Hwasa dudaklarını acıdan dişlerken.
"İyi, çok iyi, anneciğim ama sen iyi misin?"
Telefondan tam olarak anlayamıyordu karşıdakinin nasıl hissettiğini, yolunda olmayan bir şeyler vardı sanki. Yere bakarak konuşuyordu.
"Ben de gayet iyiyim, canım. Bu gece Jin hyungunla beraber kalman senin için sorun olur mu?"
"Hayır, olmaz ama neden ki?"
Hwasa yanındaki yastığı eliyle sıkarken telefonu kendinden uzaklaştırdı ve derin nefes alıp verdi kısa süreliğine: "Doktoru özlediğini düşündüm. Hem bu akşam kendi kendime yapmak istediğim şeyler var. Anlarsın ya, kadınsal şeyler."
Namjoon kıkırdadı, annesinin o an rol yaptığını hiç ama hiç fark etmemişti: "Pekala, kolay gelsin."
Daha sonra aramayı sonlandırdı ve telefonu sahibine uzattı.
Bu sırada annesi de bilgisayarında kalp ritimlerini takip ediyor, Namjoon'un Seokjin'e büyük bir sevgi beslediğini görebiliyordu.
Zamanı gelmişti de zaten, onu güvenebileceği birine teslim etmeliydi tamamen.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HEART REAT
Fanfiction"Bana 'sahip' deme bebeğim, ben senin sahibin değilim. Zira sen benim kalbimin sahibisin." Lunaparksız ve pamuk şekersiz, kedi çocuğun kaçırılmadığı bir hikaye arıyorsanız gönül rahatlığıyla kütüphanenize ekleyip okuyabilirsiniz. Bangtan'ın doğum g...