6. BÖLÜM-KEDİCİ

3.5K 307 23
                                    


Jungkook'un kanında hem rahatsız edici bir endişe hem de tatlı bir heyecan dolaşıyordu. Ne hissedeceğini, neler yapması gerektiğini cidden bilmiyordu. Sadece kendisine gönderilen kağıttaki adrese gidecekti, peki sonra? Neler olacaktı, onu ne bekliyordu? Kafası çok karışıktı tavşan dişli çocuğun.

Sonunda taksi durduğunda dudaklarını kemirmeyi bırakıp taksiciye döndü, taksici beklentiyle dikiz aynasından ona bakıyordu. Toparlanıp cüzdanını çıkardı ve yeterli miktarı uzattıktan sonra taksiden indi. Ve işte oradaydı! Koskocaman parlak tabelasıyla o özel yer tam karşısındaydı.

Derin bir nefes alıp yumruk yaptığı ellerini gevşetip kapıya adımladı. İterek açtığı kapı asılan zilin çalmasına sebep olmuş ve dükkanın içindeki odanın kapalı kapısı açılmıştı. Açılan kapıdan sıcak gülümsemesiyle gözlüklü bir kadın çıktı, hemen önündeki tekerlekli sandalyeye oturup kendini resepsiyon masası gibi bir şeyin önüne çekti: "Hoş geldiniz, buyrun."

Jungkook gergin bir şekilde kadının gülümsemesine karşılık vererek masanın önüne geldi: "Ben..." 

Ne diyecekti şimdi? 'Ben buraya kedi çocuk almak için geldim.' mi? Afalladı çocuk, gerçekten ne yapacaktı şimdi? Masanın arkasındaki kadın gözlerine öylece bakıp gülümserken nasıl rahat olabilirdi ki?

Ani hareketle arka cebindeki kağıdı çıkardı Jungkook, kadına uzattı: "Bu kağıt hakkında bir şeyler biliyor musunuz?" 

Kadın gülümsemesini azaltıp Jungkook'un kendisine uzattığı kağıdı eline aldı ve dikkatle inceledi. Kağıdı gözlerini kapatarak kokladı ve koklamasıyla kaşlarının havalanması bir oldu. Gözlerini kocaman açıp sordu: "Sen Kookie misin?!"

İsmin sahibi şaşırdı, başını hızla aşağı yukarı salladı. Kadın sandalyeden kalkıp Jungkook'un yanına geldi ve ona sarıldı. Ne olduğunu anlayamayan Jungkook'un kolları iki yana düşmüştü, birkaç saniye sonra da kendine gelip kollarını gevşekçe karşısındaki yabancıya doladı.

"Başın sağ olsun Jungkook, gerçekten çok üzgünüm." 

Kadın, Jungkook'tan ayrılıp gözlerine baktı, bakışlarında şevkâtten başka bir şey yoktu. 

"Teşekkür ederim." dedi Jungkook şaşkınlığını korurken. 

"Ama..."

"Anlatacağım Jungkook. Oturalım mı?" 

Odanın kapısını gösterdi kadın gülümserken. Jungkook onaylayıp kadının önünden odaya doğru ilerledi. Aralık kapıyı hafif ittirirken içeriye baktı, burası kuvöz doluydu!

Kadın odadaki iki sandalyeyi birbirlerine bakacak şekilde konumlandırdığında ona dönüp gülümsedi, Jungkook da sandalyelerden birine geçti. Boğazını temizleyip konuşmaya başladı kadın daha sandalyeye oturmadan: "Öncelikle tanıtayım kendimi, ismim Sema. Türküm ve annenin üniversiteden arkadaşıyım. Yüz yüze çok görüşemesek de her hafta telefonlaşırdık, hatırlarsın. Çok iyi bir kadındı Bayan Jeon"

Jungkook bakışlarını annesinin arkadaşından ellerine indirdi, kısık sesle "Öyleydi." dedi. 

Kadın acıyla gülümseyip devam etti: "Ben başından beri psikolojik rahatsızlığı olduğunu biliyordum. Onun söylediğine göre tek bilen benmişim." 

Jungkook tekrar başını kaldırdı, Sema'ya baktı: "Ama nasıl olur? Nasıl fark etmeyiz?"

Başını iki yana salladı kadın: "Fark edemezdiniz, ben de etmemiştim." 

Yalancı öksürükten sonra ses tonunu değiştirdi, yeni konuya gireceği belliydi: "Bence bunu geride bırakalım. Annenin seni neden buraya gönderdiğini merak etmiyor musun?" 

Heyecanla onayladı Jungkook. Sema, onun heyecanıyla gülümsemesini büyüttü: "Peki, o halde..."

Ayağa kalkarak Jungkook'un da kalkmasını sağladı: "Gel benimle." 

Sema odanın en uç noktasında kalan kuvözlerin önüne yürürken Jungkook temkinli adımlarla onu takip ediyordu.

Bir kuvözün önünde durup onaa döndüğünde Jungkook bakışlarını Sema'ya çevirdi: "Kedi çocuklar mı bunlar?"

"Kedi bebek, dersek daha uygun olur."

Gülümsedi Jungkook. Gerçekten insan bebekleri gibilerdi, ama daha küçük. Boyutları bir karıştan büyük değildi. Sadece yatıyor ve yumruk yaptıkları ellerini açıp kapatıyorlar, mırıltılar çıkarıyorlardı. Gözleri kapalıydı, tüyleri temiz ve parlaktı. 

Hele içlerinde bir tanesi vardı ki... Sarı kulakları ve kabarık kuyruğuyla en dikkat çekici; dolgun dudakları ve minicik pembe burnuyla en tatlısı oydu.

"Annen bana senin okula başlamadan önce kedi çocuk istediğini anlatmıştı."

"Doğru, çok isterdim."

"O da sana büyüyünce almana izin vereceğini söylemiş. Daha on altı yaşındasın ama büyüdün Jungkook. İnsan acıyla büyür."

Jungkook derin bir nefes alıp gözleri kapatınca Sema, sağ avucuyla Jungkook'un sol kolunu okşadı: "Baban kaçmayı seçti, böyle olacağını annen de ben de biliyorduk. Yalnız kalman daha kötü olacaktı senin için. O yüzden annen benden bir şey istedi."

Jungkook sorar gözlerle Sema'ya baktı. 

"Sana bir kedi çocuk vereceğim Jungkook."

Jungkook bunu uzun zamandır düşünmemişti. Çocukken çok isterdi ama şimdi... Yapabilir miydi ki, bu sorumluluğu alabilir miydi?

Sema, Jungkook'un düşünceli olduğunu görüp tebessüm etti: "Merak etme, hemen şimdi eline tutuşturup seni eve yollayacak değilim."

Jungkook rahatladı: "Ne yapacağız o zaman?"

"Sen biraz düşün, tart. İstediğin zaman gelebilirsin buraya, zaman sınırlaması yok." 

Jungkook başıyla onaylarken Sema unuttuğu şeyin aklına gelmesiyle yerinde sıçradı: "Ha, bir de ben bir hafta sonra Türkiye'ye dönüyorum. Ama merak etme kızım burada olacak. O benden daha meraklı ve bilgili, sana yardım etmek için elinden gelen her şeyi yapacağına eminim."

Jungkook gülümseyip baş selamı verdi: "Çok teşekkür ederim, şimdi gitmem gerek."

"Kendine iyi bak Kook! Bekliyor olacağız!"

HEART REATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin