14. BÖLÜM-SARRAF

2.4K 222 27
                                    

Telefonun alarmı çalmadan gözlerini açtı Hoseok. Her sabah yataktan ayrılmak onun için bir işkenceydi ama bu gece bir türlü geçmemişti, uykuya bile doğru dürüst dalamamıştı ve uyumayacaksa da yatakta durmanın bir anlamı yoktu. Sırtına batıyordu artık yumuşacık yatak, rahatsızlık veriyordu.

Acele etmeden doğruldu ve üstündeki yorganı soldan sağa katlayıp ayaklarını yerdeki terliklere geçirdi. Ayağa kalkıp kollarını bir o yana bir bu yana açarak esnetti.

Banyoya doğru ilerlerken telefonunu kurcalıyordu. Yaptığı ilk şey saate bakmak olmuştu: 08.36. Bildirim paneline düşen mesajları okurken klozete oturmuştu.

Birkaç dakika sonra banyodan ıslak elleriyle çıktığında kendini salondaki krem rengi, iki kişilik, içe gömülen cinsten kanepeye attı. 

Kafasını telefonundan pencereye çevirirken gri havayı görünce ofladı, ki normalde gülümseyip pencere kenarındaki tekli koltuğa oturması ve kitap okuması gerekiyordu, başını geriye atıp gözlerini sıkıntıyla yumdu: "Yoongi ne yapıyordur şimdi?"

Çocuğun haline çok üzülmüştü. Daha on sekizinde sokaklarda yaşamaya alışmak çok acıydı. Onu koruyup kollamak istiyordu ama Yoongi biraz, nasıl anlatılır? 

Biraz mesafeli ve soğuk biriydi, duvarlarını aşması zordu, konuşmayı bile sevmiyordu. Gamsızdı bir kere, dünya umrunda değildi. Karnı doysa ve günü çıkarsa ona yeterdi. Hayalleri yoktu, yarını düşünmezdi.

Her şeye olumlu yönden bakan Hoseok bir anda dünyanın adaletine sövmeye başlamıştı: "Anneler intihar ediyor; gençler sokakta yaşam için mücadale ediyor; Afrika'da insanlar sıcak içinde aç, susuz kalıyor; ten rengi yüzünden, dini yüzünden, cinsel yönelimi yüzünden milyonlarca insan dışlanıyor, eziyet görüyor. TANRIM AĞAÇLAR BİLE TOPRAK ÜSTÜNDE DURAMIYOR! HAYVANLAR CANLI CANLI PARÇALARA AYRILIYOR!"

Söylediklerine şaşırdı Hoseok. Evin içinde bir anda bağırması ve annesinin endişeyle koşarak salona gelmesi de cabasıydı. Dudaklarını kenetleyip gözlerini kocaman açtı, ne çok şey birikmiş içinde, onu fark etti. Ama bunların arka plana atılıp üstünün örtülmesi çözüm getirmezdi.

"Bir şeyler yapmalıyım."

[]

"Üşütme oğlum." 

Hoseok annesine, yanağına konumlandırdığı ıslak öpücükle yanıt verdi ve evden çıktı. Merdivenlerden inerken Yoongi'nin nerede olabileceğini kestirmeye çalışıyordu, kafasında bir yol oluşturmuştu.

Apartmanın ağır, siyah, demirden yapılma sevimsiz kapısını sol eliyle asılarak açtı, çıkan gıcırtıyla yüzünü buruşturdu, omuzlarını kendine çekti. İki eli de boşta olmadığı için kulaklarını kapatamamıştı.

Kendini dışarıya attığında derin bir nefes aldı sıkıntıyla. İç sesi durmak bilmiyor, pozitif düşüncelerinin nereye kaybolduğunu merak ediyordu Hoseok.

Çise çise yağan yağmurun altında çizdiği rotada ilerliyordu siyah saçlarını havalandıra havalandıra çocuk. Gözünün önüne düşen tutamları memnuniyetsiz nidalarla geriye atıyordu.

Ayakları onu geçen haftalarda geçtiği sokaklara yöneltirken gözlerini kısarak ilerideki banka baktı, bir karaltı vardı. Adımlarını hızlandırıp bankta oturan kişinin Yoongi olup olmadığını kestirmeye çalıştı.

Bankın hemen arkasına vardığında hâlâ anlamamıştı, tek çare olarak bankın önüne geçti ve tanıdık simayı görünce rahatlayıp gülümsedi: "Merhaba!"

Yoongi boş bakışlarını kalabalıktan kendisine tebessüm eden çocuğa çevirdi: "Merhaba, başımın belası." 

Hoseok gülümsemesini büyütüp bankta yayılan Yoongi'ye rahatsızlık vererek yanına oturdu: "Nasılsın?" 

HEART REATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin