Okula başlamasıyla Jimin, evde daha çekimser bir tutum sergiliyordu. Kalbine sahip olduğu çocuk onu çağırmadıkça yanına gitmez olmuştu. Eskisi kadar gülümsemiyordu mesela.
Oysa apartman dairesinde hep yankılanırdı sarışın kedi çocuğun kahkahaları, evdekiler de neşe bulurdu onunla. Normal zamanlarda ağzı durmaz, yaramazlıkları bitmez, Kookie'sinin kucağından inmezdi.
Yoongi hyunguyla vakit geçirmek ister, Jungoo evde olmayınca onun dibinden ayrılmazdı.
"Jimin!" seslendi siyah saçlarını gözünün önünden çekerken.
"Efendim?" diye yanıtladı odasından doğru.
Bu da yeni yaptığı şeylerden sadece biriydi. Biri seslendiği zaman pıtı pıtı koşarak giderdi çağrıldığı yere ama şimdi, böyle bir şeye gerek duymuyordu. Sanki enerjisi kalmamıştı.
Okul çok mu yoruyor acaba, diye düşündü Jungkook.
"Gelir misin, bir tanem?"
"Niçin?"
Derin nefes aldı genç oğlan.
Yoongi hyungu olsa "Ergenliğe erken girdi sanırım, şuna bak!" der sonra da sesini Jimin'e ithafen yükseltip "Gel buraya, bastıbacak. Ne sorguluyorsun?" diye söylenirdi.
"Özledim seni."
Onun salona gelmeye hevesli olmadığını anlayınca kendi ayağa kalktı ve kapısı açık odaya girdi.
Kedi çocuk çalışma masasının önündeki tekerlekli sandalyeye oturmuş, kendini döndürüyordu.
Yüzü son birkaç hafta olduğu gibi hiçbir mimik bulundurmuyordu. Dolgun dudakları düzdü, mavi gözleri parlaklığını yitirmişti, kaşları da öylece duruyordu Tanrı'nın koyduğu gibi.
"Ne yapıyorsun?" sordu ve miniğinin yanına gitti.
Yavaşça sandalyenin üstünden aldı onu koltuk altlarından tutarak. Kucağına çekti, iki kulağının arasını öptü hafifçe. Bir kolu kalçasının altından destek veriyordu, sol eli ise sırtındaydı.
Başını kaldırarak mavi gözlerini derin kahverengilere kenetledi, "Hiçbir şey..." dedi sessizce.
Canı cidden sıkkındı ve konuşmayı, anlatmayı reddediyordu Jungkook sorar gibi olduğunda. Hiçbir konuşma girişimini kabul etmiyordu.
Ama bu daha nereye kadar, ne zamana kadar devam edecekti? Bir an önce sorun neyse halletmeleri gerekiyordu. Jungkook, onu zorlamak istemese de bugün biraz üstüne gidecekti çünkü konuşmak için geç kalırsa, her şey daha kötü olabilirdi.
Boğazını temizleyip bakışlarına merhamet ve biraz da sertlik ekledi: "Moralin bozuk duruyor."
Onaylamaz bir ses çıkarıp başını çevirdi, Kookie'sine bakmak istemiyordu: "İnebilir miyim?"
Cidden birinin Jimin'e bir şey yaptığını düşünüyordu. Bu neydi şimdi?
Kaşlarını çattı, korkunç görünmemeye çalışıyordu ama gerçekten endişeleniyordu yavrusu için. Kollarından kayan Jimin'i hafifçe hoplattı "Hayır," dedi kısık ama kesin bir ses tonuyla.
Odadaki iki kişilik koltuğa yöneldi, bacaklarını genişçe açarak oturdu ve kedi çocuğu da bırakmadı, yan tarafa oturmak için hamle yapmasına rağmen.
"Min, seninle konuşacağız. Kaçmak yok, yalan söylemek yok. Tamam mı?"
Tedirgin olan kedi çocuk, kuyruğunu kendi beline sardı, korkakça başını yukarı aşağı salladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HEART REAT
Fanfiction"Bana 'sahip' deme bebeğim, ben senin sahibin değilim. Zira sen benim kalbimin sahibisin." Lunaparksız ve pamuk şekersiz, kedi çocuğun kaçırılmadığı bir hikaye arıyorsanız gönül rahatlığıyla kütüphanenize ekleyip okuyabilirsiniz. Bangtan'ın doğum g...