"Sence?" diye sordu Jungkook Hoseok'a dönerek, kafası çok karışıktı.
Hoseok'un da Jungkook'tan bir farkı yoktu, en az onun kadar bulanıktı aklı: "Bu senin verebileceğin bir karar Kook, inan hiçbir şey yapamam."
Ensesini kaşıdı Hoseok.
"Bir fikir ver bari, bir yol göster. Ne bileyim, iki kelam et!" Jungkook'un gerginliği onu saldırganlaştırıyordu.
Hoseok karşı koltuktan kalkıp Jungkook'un yanına oturdu: "Jungkook, bu kedi çocuklar çok farklı yaratıklar."
Dirseklerini dizlerine sabitleyip Jungkook'a eğildi: "Senin sorumluluk sahibi olduğunu biliyorum ve tatilde elinden gelenin fazlasını yapabileceğini biliyorum ama okul başlayınca ne olacak?"
Jungkook bu kadar derin düşünmemişti, gerçekten okul açılınca o kedi çocuk evde yalnız ne yapacaktı?
"Ama.." dedi Jungkook aklına gelen şeyle.
"Onlar hızlı büyüyor."
Tek kaşını kaldırarak ona döndü.
"Bir sorun da bu işte!" dedi arkadaşı sesini yükselterek.
"Onlar insanlardan daha hızlı gelişiyor ve bu da demek oluyor ki senden önce olgunlaşacak, yaşlanacak ve... Ölecek!"
Jungkook'un kaşları havalandı. Hoseok nasıl ince düşünüyordu böyle?
"Daha fazla acı çekmeni istemiyorum Kook!"
Hobi'nin gözleri dolmuştu. Ağzını konuşmak için açmıştı ki vazgeçip geri kapattı Jungoo. Dostuna yanaşıp sarıldı, gözlerini kapadı: "Hep benim iyiliğimi istiyorsun, Hobi."
Hoseok sarılışına karşılık verdi: "Başka ne yapabilirim?"
Sesi kısık çıkmıştı. Ayrılmak için ilk hamleyi küçük olan yaptı: "Ama annemin beni oraya göndermesinde bir şeyler olmalı. Annem de benim iyiliğimi istiyor."
Konuşana hak verdi: "Doğru, annen bir şeyi ince eleyip sık dokumadan yapmaz. Enine boyuna düşünmüş olmalı."
Jungkook koltuktan kalkıp ellerini cebine koydu: "Hadi oraya bir de ikimiz gidelim, belki öğrenmemiz gereken şeyler vardır."
Kısa sayılmayan bir süre içinde Jungkook'un bir hafta önce bulunduğu dükkana girdiler. Geçen haftakinden daha gergindi Kookie; Hoseok ise gergin denemeyecek kadar çok gergindi, vücudu tir tir titreyecekti neredeyse. Gerginliğin en üst düzeyini aşmıştı.
Jungkook bunu fark edip yüzünü arkadaşına döndü ve güven verircesine gülümseyip iki gözünü birden kırptı. Hoseok da anlık gülümsedi karşılık vermek için yoksa gerginliğinin azaldığı falan yoktu.
Jungkook'un sırtı o kocaman masaya ve iç kapıya dönüktü fakat tıkırtılar gelince yeniden önüne döndü: "Kimse var mı?"
Tıkırtılar kesildikten birkaç saniye sonra kapının kulpu oynadı ve beyaz önlüklü bir genç kız ortaya çıktı. Gözlerinin altından yüzünü silip gülümsedi, masanın arkasına geçti: "Nasıl yardımcı olabilirim?"
Hoseok'un gerginliği karşısındaki kızla biraz geçmiş gibiydi, en azından güler yüzlü insanla muhatap olacaktı.
"Geçen hafta ben buraya gelmiştim, Sema Hanım ile konuşmuştum." diye lafa girdi Jungkook masaya adımlarken.
"Ha! Siz Jungkook olmalısınız."
Başıyla onayladı Jungkook. Sol yanağındaki kalemle çizdiği beni gözler önüne sererek yine gülümsedi siyah, uzun saçlı kız ve başını biraz sola kaydırıp Hoseok'un yüzünü kapayan Jungkook'u es geçerek ona baktı: "Ve siz de..?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HEART REAT
Fanfiction"Bana 'sahip' deme bebeğim, ben senin sahibin değilim. Zira sen benim kalbimin sahibisin." Lunaparksız ve pamuk şekersiz, kedi çocuğun kaçırılmadığı bir hikaye arıyorsanız gönül rahatlığıyla kütüphanenize ekleyip okuyabilirsiniz. Bangtan'ın doğum g...