Umay'ın üstünü örtüp açtığı örgülerden dudaklarını nasiplendirdi ve doğrulup eşine baktı yüzünde yorgun ama memnun bir gülümsemeyle.
Seokjin de aynı şekilde hande verdi ona, elini kenetledi Namjoon'unkine.
Üvey olduğunu çoğu zaman hatırlarından sildikleri kızlarının ışığını kapatıp kendi odalarına yol aldılar.
"Bugün çok güzeldi." dedi gri kuyruğundan kot pantolonunu çıkarırken Namjoon: "Teşekkür ederim."
Sesinden anlaşılıyordu ne kadar minnettar olduğu.
"Şu ses tonunla konuş bana, yeterli."
Neredeyse mayışmıştı Hwasa'nın bıraktığı ilk emanete sarılıp kulağına fısıldarken.
Onun sesi, onun teni, onun gülüşü, onun gözleri, onun düşünceleri... Hepsi Doktor Jin'e öyle rahatlık, mutluluk hissi tattırıyordu ki...
Arkasından sarılan bedene yaslandı hafifçe ve başını sola çevirip gözleri önündeki dünya üzerindeki en güven verici rayihayı salan boynun çenesiyle birleştiği yere şehvetten uzak, uzun, sesli bir öpücük kondurdu. Seokjin daha da sardı onu.
"Hadi pijamalarımızı giyelim, rahat rahat yatalım."
"Sen sağımda olacaksan ben hep rahat yatarım, Namjoon-ah."
Kolları arasında dönüp kendinden birkaç santim kısa aşığına baktı, o da kollarını ince bele sabitledi. Biraz kendine çekip kuyruğuyla çıplak ayak bileğini sevdi: "Şöyle konuşup içimi eritme."
Yapmamasını söylese bile ne kadar çok hoşlandığını, hatta utanıp minik minik kızardığını ikisi de biliyordu.
Kısa, sessiz bir kahkaha attı Seokjin, dayanamadı, uzanıp kalın dudaklara kısaca kendi dolgun dudaklarını bastırdı: "Peki, bir tanem."
Daha fazla uzatmadılar romantik hallerini, Umay'ın "Baba bunları alın, ikiz gibi olursunuz." ısrarlarıyla çıktıkları sonbahar alışverişinde sarın aldıkları aynı desen, farklı renkli pijama takımlarını giyip yataklarına uzandılar. Birbirlerine sokuldular, parmak uçlarında birbirlerini hissettiler ve gece rutinine ek olarak Namjoon'un doğum günü özel şarkısını söyledi Seokjin. O gece daha bir mutlu, daha bir sevgi dolu uyudular ertesi güne uyanacakları kesin değilmişçesine.
[]
"Ama Yoongi'nin yüz ifadesini görmen lazımdı." dedi kahkahaları arasında saati önemsemeden sokakta sevgilisi ve arkadaşıyla yürürken Hoseok.
"Sen benim yerimde olsan ne yapardın acaba?" diye homurdandı Yoongi bir Taehyung bir konuşana huysuz bakışlarını atarken.
Taehyung gülmekten kıpkırmızı olmuştu, doğum gününde Hwasa'yıi yad edip gözyaşı döktükten sonra bu kadar güleceğini tahmin etmemişti.
"Ama hyung sen de yani..." cümlesini yine bir gülme krizi kesmişti.
"Neden uyum sağlamıyorsun? Hoseok ne güzel yalan uydurmuş işte."
"Ah, dur. Yeter. Çatlayacağım."
Hoseok isyan ederek yere kapakladı kendini. Hem yürümek hem gülmek çok yormuştu bedenini.
Gözlüğü bir kenara fırlarken Taehyung da kendini arkadaşının üstüne bırakmıştı ve biraz da bu hallerine gülmüşlerdi birbirlerine vurarak.
Siyah saçlı bıkkın genç ise ellerini beline koymuş, yerde kahkahalar içinde yuvarlanan iki delikanlıya "Bunlar umutsuz vaka." dercesine bakıyor, daha ne kadar sabredebileceğini ölçmeye çalışıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HEART REAT
Fanfiction"Bana 'sahip' deme bebeğim, ben senin sahibin değilim. Zira sen benim kalbimin sahibisin." Lunaparksız ve pamuk şekersiz, kedi çocuğun kaçırılmadığı bir hikaye arıyorsanız gönül rahatlığıyla kütüphanenize ekleyip okuyabilirsiniz. Bangtan'ın doğum g...