27. BÖLÜM-KAYIP

794 72 10
                                    

Hastaneye evi yakın olduğundan ilk Taehyung varmıştı ve oldukça endişeli görünüyordu. Aklına bin bir türlü şey gelmiş, hiçbirini iyiye yoramamıştı.

Namjoonla çok yakın olduğu söylenemezdi, ayda yılda bir toplanıldığında görürdü yüzünü. 

Genellikle Jungkooklara gider ve Jiminle uğraşırdı. Sevimli kedi çocuğa ödevlerinde yardım eder ya da onunla oyun oynardı işte. Namjoon da çok sık uğramazdı zaten.

Bu çok da yakın olmayan ilişkilerinden dolayı Taehyung'u hastaneye çağırması tuhaftı, korkmadan edememişti.

Biri çift, biri tek kapaklı gözlerini onu görmek adına sürekli oradan oraya dolaştırırken terli, kırmızı yüzü ve uzun, yere yakın, gri kuyruğu görünce nefesi kesilir gibi oldu. Kendisini endişeli sanırken kedi çocuğun bu halde olması...

"Namjoon!" diye seslendi elini kaldırırken. Gamzeleri belli olmayan esmer ise önce kulaklarını dikti sonra yüzünü sesin geldiği tarafa çevirdi.

Uzun bacaklarıyla büyük adımlar attı ve arkadaşının yanına vardı. Nefes nefese "Annem buradaymış." dedi daha Taehyung bir şey sormadan.

Bu da ne demekti şimdi? Annesinin nerede olduğunu bilmiyor muydu ki?

"Nasıl yani?" şaşkınlığı endişesini katlamıştı, gözleri kocaman açıktı ve kaşları havalanmıştı.

"Sonra anlatırım, hangi odada olduğunu bulmamız gerek."

"Tamam." kekeledi kakülleri göz önüne düşen çocuk. 

Bir avucunu kendi alnına, diğerini beline koydu, bir süre bekledi. O sırada Namjoon ellerini dizlerine yaslamış, nefesini düzene sokmaya çalışıyordu.

İkna etmek istercesine hızlıca alnındaki elini kedi çocuğun terli omzuna götürdü: "Gel, içeri geçelim. Otur sen bankta, ben sorarım."

Esmerin hali kalmamıştı. Gözyaşlarını ter, diye yutturmak için koşmuştu bu kadar. Teri, gözyaşı birbirine karışmış, damarlarındaki kan patlayıp sızacak hale gelmişti. İçinden annesinin yaşamasını, kaçmamış olmasını umuyordu.

Taehyung'u dinledi, ağırlığını ona vererek diklendi. Hastane kapısından omuz omuza girdiler. Gri tüylü hemen bir banka çöktü, genç adam ise zaman kaybetmeden danışmaya yöneldi. Kendisini Hyejin'in erkek kardeşi olarak tanıtıp nerede olduğunu öğrenmek istedi.

Beyaz gömlek, boğazında alacalı, düzgün bağlanmış bir fularla şık görünümlü kadın önündeki bilgisayarda birkaç işlem yaptı: "İkinci kata çıkın, bebek küvözleri orada. Morga girmek için de başhekime başvurmalısınız." 

Kadın dudaklarını aşağı büzmüş, omuzlarını düşürmüştü. Kötü haber vermeyi hiç sevmezdi ama yapacak bir şeyi yoktu.

"Nasıl?" diye kekeledi Taehyung. Duyduklarını sindirememişti, kısa, neşeden uzak bir kahkaha attı:  "Şaka mı yapıyorsunuz?" 

Kadın başını sağa sola salladı hafifçe: "Üzgünüm. İsterseniz doğumu yaptıran doktorun odasına yollayayım sizi."

Transa giren, ağlamakla gülmek arasında olan genç çocuk bunu Namjoon'a nasıl söyleyebileceğini düşünüyordu. Hayatında hiçbir bu kadar ağır bir yükün altında kalmamıştı, babası onları zorla başka şehre yerleştirip kaçtığında bile.

Ağır adımlarla acılı çocuğun dibine çömdü, ellerini dizlerine koydu. Namjoon kafasını kaldırmış ve karşısındakine bakmıştı. 

Gülüyordu. Taehyung gülüyordu. Demek ki haberler iyiydi. Ama hemen kapılmak istemedi, tek kaşını kaldırdı merak ve hüzünle: "Neredeymiş?"

HEART REATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin