2. BÖLÜM-İP

5.2K 367 69
                                    


Öyle acıydı ki Jungkook'un vücudunu esir alan; canı bedeninden sökülüyordu, yüzü yerlere dökülüyordu, ölüyordu, her gün biraz daha yok oluyordu, duyduğu her şarkı dokunuyordu, annesinin özleminden tutuşuyordu.

Hoseok, Jungkook onun omzunda saatlerce ağladıktan sonra onu yatağına yatırmıştı. Küçük, dolu gözleriyle ona bakıyordu. Hoseok'un ne bir şey söyleyecek bir kelamı vardı ne de konuşacak gücü.

"Annemi ipten almam lazım, Hoseok."

Cümlenin muhatabı yutkundu. 16 yaşındaki bir çocuğun intihar eden annesini kendi kendine ipten alması ne demekti? Nasıl bir acıydı bu, nasıl bir zorunluluktu?

"Uyumalısın. Ben halledeceğim." 

Hayır, dayanamazdı, arkadaşının yanında ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Kendini zorluyordu hatta. Onun güç vermesi gerektiğini düşünüyordu, daha fazla üzülmesine neden olmak istemiyordu.

"Dokunamazsın ona Hoseok." 

Jungkook kaşlarını çatmıştı. Yatakta doğrulup yorganı üzerinden attı: "Babamı arayacağım tekrar." 

 Ve o an telefonunun annesinin intihar ettiği odada kaldığını fark etti. İşaret ve orta parmaklarını birleştirip şakaklarını ovdu, gözlerini kapatıp ofladı: "Telefonum yatak odasında."

Hoseok'un gözleri kapandı içinin sızlamasıyla: "Getiriyorum." 

Çabucak yatak odasına gitti, başını yerden kaldırmamaya çalışarak makyaj masasının üstündeki telefonu alıp hüzün dolu bedenin yanına döndü. Mektubu görmüştü: "Buyur."

"Sağ ol."

Büyük, dostunun durgun hallerine hiçbir zaman ne tepki vereceğini bilemez, sadece ona varlığını hissettirirdi. Yıllar boyu bu böyle olmuştu.

 Arkadaşının telefonu kulağına götürmesiyle Hoseok düşünmeyi kesti, sadece ona kulak verdi. Jungkook boğazını sahte öksürükle temizledi: "Alo baba?"

"Efendim oğlum?"

"Neredesin?"

"Eve geliyorum, bir şey mi oldu?"

"Hızlı olabilir misin baba?"

Babasının bir şey demesine vakit kalmadan telefonu kapattı. Normalde asla böyle bir saygısızlık yapmazdı, babası da biliyordu.

Telefonu şifonyerin üstüne bırakıp derin nefes aldı Jungkook: "Ne yapacağım, Hoseok?" 

Can dostu dolu gözleriyle yatağa oturup Jungkook'un elini tuttu: "Yapacak bir şey yok, sadece çok dağılma olur mu? Yanındayım." 

Jungkook büyük sakinlikle başını yukarı aşağı salladı. Yanındaki sıkı sıkı sarıldı ona.

Cidden ne yapacaktı annesiz? Nasıl devam edecekti hayatına? Çölde susuz kalmış gibiydi. Susuz yaşayamazdı ki, yaşaması için ilerlemesi ve su bulması gerekirdi ama ilerledikçe de susuzluğu artacak, daha büyük bir elem saracaktı ruhunu. Ve asıl sorun şuydu ki; tüm çölü dolaşsa da suyu bulamayacaktı. Elindeki sudan başka su yoktu çölde. Dünyada tekti annesi, bir taneydi.

Birkaç dakika sarılı kaldılar, kapı zilinin çalmasıyla Hoseok ayaklandı: "Baban gelmiştir, ben bakarım." 

Küçük olan onaylamaz mırıltılar çıkardı: "Babam zile basmaz, anahtarı var." 

Hoseok hızlı adımlar atarak kapıya ulaştı, delikten baktı: "Kargo gelmiş."

Oturduğu yataktan kalktı burnunu çekerken: "Ne kargosu şimdi bu?" 

HEART REATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin