8. BÖLÜM-ÇINTI PINTI

3.7K 302 101
                                    


Jimin her zamanki gibi saat sabah erkenden kalkıp acı acı ağlamaya başladı, bu aç olduğunun göstergesiydi. Jungkook'un bedeni ağlama sesiyle uyku halinden çekip çıkarıldı ve daha hiçbir şey anlamadan kendini Jimin'in yanında buldu. Bu çok tuhaftı, kendi isteğiyle yaptığı bir şey değildi. Refleks ya da içgüdü denebilirdi.

Ağlayan Jimin'i kollarına alıp kısık sesiyle konuşmaya başladı, zaten uykuluydu, ekstra çaba harcamasına gerek kalmamıştı: "Uyandın mı bir tanem, günaydın." 

Jimin tanıdık kollarda kendini bulunca gözyaşlarını ve çığlığını kesmişti ama huzursuz mırıltılarını devam ettiriyordu. Jungkook, tombul yanaklı çocuğa bakmadan mutfağa ilerledi, onu halının üstündeki pusete yatırıp penye pijama üstünün kollarını sıvadı ve daha yüzünü bile yıkamadan küçüğüne mama hazırlamaya başladı.

Hwasa'nın anlattıklarına göre kedi çocukların iç organları insanlardan çok kedilere benzerdi ve sadece market sütü ile beslemek onların sindirim sistemine zarar verirdi. Bu nedenle ya sütle suyu karıştırıp biberona doldurur ya da dükkandan aldığı özel toz karışımını suya katıp Jimin'i doyururdu.

O sabah da gerekli miktar sütü cezveye koydu ve 38 derece olana kadar ısıttı. Evet, yanlış okumadınız, süt ısısını ölçmek için bile aleti vardı tavşan dişli çocuğun. Jimin'in en iyi şekilde beslenip gelişmesi onun için çok önemliydi. 

 Süt hazır olduktan sonra biberona boşalttı ve boş kalan kısmı da su ile tamamladı. O sırada Jimin gözlerini fal taşı gibi açmış, heyecandan kuyruğunu savurabildiği kadar savuruyor ve sabırsızlıkla biberonun ağzına verilmesini bekliyordu.

Sonunda Jungkook, bebeğinin kahvaltısını hazırlamış ve yere diz çöküp Jimin'e süt içirmeye başlamıştı. Bebek, büyük bir açlıkla süte saldırırken Jungkook gülümsemeden edemedi. Daha yeni uyandığı için gözleri net göremiyordu ama bu bebeğin baldan tatlı hallerini izlemek 360p olsa bile olsa güzel hissettiriyordu.

Son süt yudumunu bitiren Jimin, ağzından memnun nidalar çıkararak kollarını gülümseyen büyüğüne uzattı, onun kucağında olmak gibisi yoktu. Biberonu tezgaha koyduktan sonra Jimin'i kucağına alan Jungkook kendi yatağına ilerledi. Annesinin odasının önünden geçerken bir tuhaf hissetmişti ama bunun üstünde durmadı, yanında ilgilenmesi gereken müthiş bir yaratık vardı. Mutlu olmalıydı.

Biriciğini yatağa yatırdıktan sonra eline peluş oyuncaklardan birini tutuşturup banyoya ilerledi ve işlerini halletti. Günlerden pazardı, bir yere çıkmasına gerek yoktu. Çıkası da yoktu zaten. Tüm gün pijamalarını değiştirmeden evde Jimin ile vakit geçirme fikri ona hoş gözüktü. Dolabını es geçerek Jimin'in yanına yattı ve elindeki oyuncağı bir kenara koyup minik vücudunu kendine çekti: "Doydun mu bakalım, hm?"

Jimin kıkırdadı. Ne dediğini anlamasa bile karşısındakinin ses tonu komiğine gitmişti. 

"Neye gülüyorsun bakayım sen?" deyip burnunu küçüğünün şişmiş göbeğine bastırdı ve ağzından tuhaf sesler çıkardı, bu Jimin'in daha çok gülmesine yol açmıştı. 

Jungkook, Jimin'in kahkahalarıyla neşelenmişti, Jimin'i alalı dört gün olsa da çok şey değişmişti. Daha iyi hissediyordu, odası topluydu, tek kişilik düşünmüyordu, erken kalkıp erken yatıyordu... Kim inanırdı ki bir anda bu kadar büyük olayların gerçekleşmesinde minicik bir bedenin başrol oynadığını? Okul dahi onu düzene sokamazken Jimin hayatını kolaylaştırmıştı.

Tavşan dişlinin şebeklikleri ve göbüklünün kahkahalarıyla saatler birbirini kovalamıştı. Jimin öğle uykusuna dalmıştı ki Jungkook'un telefonu çaldı, arayan Hwasa'ydı.

HEART REATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin