Bir - Acıyla Bezenmiş Feryâtlar

15.2K 475 297
                                    

Sezen Aksu, Vazgeçtim.

-1-

Acıyla Bezenmiş Feryâtlar


"Seni düşünmek güzel şey, ümitli şey,
Dünyanın en güzel sesinden
En güzel şarkıyı dinlemek gibi bir şey...
Fakat artık ümit yetmiyor bana
Ben artık şarkı dinlemek değil,
Şarkı söylemek istiyorum..

Hep seni bana hatırlatan şiirler okuyordum lakin bu şiir bambaşkaydı. Hislerime tercüman oluyordu, Nazım Hikmet. Ümit etmek beni sana bağlayan bir iplik gibiydi. Her şeyimle senin olmak, sana karışmak için ilmek ilmek nakışlamıştım sevdanı ruhuma.

Sahi sevgilim, seni düşünmek ne ümitli şey...

Ama ümit edince tutamıyor ellerim ellerini. Bu yüzdendir ki hep üşüyorum. Yoksun ya hani, benim dünyam hep karakış. Sen ise o ayazın bağrına doğan güneş gibisin. Anbean yüreğimi kasıp kavuran bir alevsin.

Sevdâ dumanının sindiği yaralarım var benim. Onlar, her seni andığımda sinsice belli ediyorlar kendilerini. Lakin öyle derinlerime işlemişsin ki güzel ruhunu, yaralarım bana ıstırap vermeye korkuyor çoğu zaman... Oysa ben, bana çektirdiğin acıya bile meftunum.

Seni düşünmekten bıkmayan beynim, sevmekten bıkmayan kalbim; senden geçilmiyor yine tüm bedenim...

Zira bu beden senden öteye geçemiyor, sevgilim.

Şiir kitabımın kapağını kapatıp masamın üzerine bıraktım. Hukuk okuyan bir kız için fazla olan bu duygularım, yine beni alt etmişti. Aklım ders çalışmam gerektiğini söylese de ben yüreğimin dediğini yapıp şiir okumaya koyulmuştum. Lâkin artık ders çalışmaya başlamam gerektiğinin farkındaydım. Zor bir bölüm okuyordum ve zamanında çalışmadığım konuların sınavlarda elimi ayağıma dolaştıracağına emindim. En son yarım bıraktığım konuyu açacağım esnada annemin tiz sesiyle beni çağırdığını duydum.

Sesin mutfaktan geldiğini anladığımda, pofuduk terliklerimle parkede takırtı çıkartarak yürüdüm. Mutfağa ulaştığımda kapısına bedenimi yasladım, sonra annem keyfi yüzüne yansımış bir şekilde konuştu. " Amcanlar bu akşam yemekli bize gelecekler, Ferah. Bir alınacak listesi çıkarttım, markete gidip alıver kuzum."

Âh Âsaf... Çıkmıyorsun ki aklımdan. Ben seni düşünmemeye çalışsam yine dönüp dolaşıp sende buluyorum kendimi... Aile bağlarımız bile seni unutmama müsaade etmiyor, canımın içi...
Gelmeyeceksin biliyorum, doyasıya göremeyeceğim yine.
Olsun, zaten alıştım seni gizli gizli izlemeye. Belki bir gün bana gelirsin diye, sürekli sana gelmeye dünden razıyım.

Annemi başımla onayladıktan sonra uzattığı kağıdı ve parayı alıp adımlarımı odama yönelttim. Bir kot pantolon, tişört giyinip anneme çıktığıma dair seslendim. Spor ayakkabılarımı ayağıma geçirdikten sonra kapıyı açıp dışarı çıktım. Market bize pek uzak sayılmazdı aslında. Ama ben sahili dolaşarak gitmeyi tercih ediyordum. O güzel kokuyu solumayı, ciğerlerimi bayram yerine çevirmeyi hep sevmişimdir.

Gökyüzüne her baktığımda senin simanı görmek, daha da göğe bakma isteği uyandırıyor gözlerimde. Sevdiğim, güzel yüzünü görmediğim ân yok.

Gözlerimi denizin mavi büyüsünden ayırıp yola diktiğimde oyalanmadan markete gitmek için ayaklarıma komut verdim.
Deniz kenarı bana hep samimi insanlarla doluymuş gibi gelirdi. Sanki kötü kalpli insanların böyle yerlerde işi olmazdı. Tanımadığım insanlara baktım. Beni böyle düşünmeye sevk eden şey, her ne olursa olsun iyi düşünmeyi seven bir yapım olmasıydı. Dudaklarımdan bir kıkırtı dökülüverdi. Avucumla gülüşümü kapattım. İnsanların ne kadar kötü olabileceğini dünyadaki olaylar bana epey gösteriyordu. Hâlâ böyle düşünmem niyeydi? Bilmiyordum. Kendime akıllanmayacağımı belirten bir şekilde baş salladığım esnada onu gördüm. Bacaklarımın bağı çözülürken güzelliğiyle büyülenen kalbim; kaburgalarımın duvarlarını yıkmaya meyletmiş gibiydi.

GÖĞÜN ACI FERYÂDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin