On İki - Düşler ve Düşüşler

3.9K 165 57
                                    

Eylem Aktaş, Yüreğimden Tut.

-12-

Düşler ve Düşüşler.

Renkler takıldı bir bir fırçanın yumuşak, boya kokan yanağına. Hepsinde sen çizildin ruhumun tuvâline. Âh sevgilim, ne güzeldir senin her bir ayrıntın.

Çiçeklerle bezendi seninle dolu ruhum, en çok da sen kokan yüreğim. Âh sevgilim, emsalsiz bir çiçek bahçesidir senin olduğun her yer.

Gözlerimi bilhassa kaçırdım gözlerinden. Yoksa görürdün, hissederdin sana var ettiğim tüm duygularımın yüreğimdeki yerini. Tarifi olmayan düşler kurdum ben kalbimde, hiçbiri de senden başka şeyle ilgili değil.

Hep sen sevgilim, bir tek sen.

Harelerimi bakamadığım gözlerinden çok, tişörtle sarmalı göğsünde tuttum. Bana yönlendirdiği sorunun cevabı kendindeydi lakin bundan Âsaf'ta bir haberdi. Ben yalnızca yüreğinde olursam iyi olurdum ki. Bir de sen iyi olursan.. Yüreğim; gözlerine çıkaramadığım bakışlarımın, iflah olmazca aklını çelmeye çalışıyor, irislerimizi birbirine dikişlemem için hoyratça atıyordu. Israrı etkiliydi ama yapamazdım. Dilimi yutmuşçasına beklediğim sevdâmın önünde her ânımı kıymetlimden parça olarak ayırdım kuytularıma.

Birkaç saniye daha göğsüyle bakıştıktan sonra utangaçlıkla yanan yanaklarım ve ona eşlik eden, sevdâma sarılmış olmamın etkisiyle alevlenmiş, yangınlarda kalan zihnimle koşuşturdum mutfağa. Biliyordum, o da şaşkındı.

Lakin o an Âsaf'ı karşımda görünce sadece sarılmak geçmişti aklımı da ele geçirmiş kalbimden, iyi olduğuna sahiden inanmak istemiştim.

Utanmışlığımı atamadan girdiğim mutfakta balkondan yana ilerledim, biraz hava nüfuz etmesi, yanaklarıma vuran ateşin dinmesi umuduyla. Beni fark eden yengem dudaklarını aralayıp konuştu. "Ne oldu kuzum kimmiş gelen?"
Ellerinde kalan hamurun son demini de bıraktı hamuru yoğurduğu kaba.

Gözlerimi kaçırmak için yanıp tutuştuğumda mutfağa adımını atan Âsaf'a ilk annemin bakışları değdi, yengemin kolunu iteledi dirseğiyle. "Bak bakayım arkana, kim gelmiş?" Vuruşuna ek sözlerine, bakışlarıyla tekabül eden yengemin merakı, annemin arkasını işaret etmesiyle son buldu.

Âsaf, annesinin kendisini görmesini gülümsemeyle beklerken gülüşünde nefeslenişlerim can buluyordu. Yengem hafiften yağlı elini indirerek arkasını dönüp kapının eşiğinde bekleyeduran güzel oğlunun bedenini sığdırdı çeperlerine. Görmüyordum yengemin yüzünü ama gözlerinin dolu dolu olduğundan emindim.

"Âsaf'ım, güzel oğlum." Oğluna ellerinin kirini önemsemeden koşan yengemi izledim, gözlerim taştı taşacak bekliyordu.

Sevdiğim, bana dolamadığı kollarını annesinin bedenine sardı. İçim burkuldu, dilimin ucundaki bir sevdâ gülü dikenlerini batırdı tüm benliğime. Yengem başını yasladı, benim içini aşkıyla döşediğim, dimağımı saran kafamı yaslamak istediğim sinesine. Oğluyla hasretini bitiyordu, kokusunu doyasıya çekiyordu içine. Benim de hasretim biter miydi diye düşündüm. Her gün, bir yeni doğan güneşi devirerek gökteki aya emanet ediyordum ve hasretimin son bulmasını, vuslata ermeyi bekliyordum ama o gün gelmiyordu bir türlü.

Yengemin hıçkırması yankı uyandırdı zarlarımda. Hıçkırıkla boğuklaşan sesi de hemen arkasından zerk etti kulağıma. "Oğlum, seni verene kurban olurum." Âsaf, yengemin eşarpla örtülmüş başını buseledi. "Annem, ağlama."

GÖĞÜN ACI FERYÂDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin