Çelik, Hercai.
-8-
Nevha.
Yangının ortasında bir çiçek yetiştirmek gibidir karşılıksız sevmek. Ona yürüdüğün yollar alevlerle doludur, attığın adımlarda yanar tenin. Acını sineye çeker durursun. Hece, her yeri yanarken yürürdü o yolları hep. Gönlündeki kurşun yarası gibi sevdâyla yaşamak ruhunu zorlamazdı lakin bedeni için aynı şeyi söylemek doğru olmazdı.
Genç kızın kahve gözleri sevdiği adamın koluna o kızı takıp getirdiğini görünce, vucüdundaki tüm hücreler ani bir yıkım yaşamış ve ayakları bedeninin yükünü taşıyamaz olmuştu. Âsaf, suçunun farkındalığıyla koca adımlarını Hece'ye doğru atarak onun düşmesine engel oluvermişti.
Sinirden elleri titrerken kucağına yığılan kızı düşürmemek adına daha çok göğsüne bastırdı. Tüm bunların sorumlusuna dikti ateş saçan gözlerini. Gülümseyen çehresine karanlığı çökertti. Başını eğdikten sonra boştaki kolunu hâlâ baygın olan Hece Ferah'ın bacaklarının altından geçirdi. Onun hayalini kurduğu şeyi, o bayılmış haldeyken gerçekleştirmiş olduğunun farkında değildi.
Koşan adımlarıyla arkadaşı Fatih'ten aldığı arabaya giden yolu arşınladı, ardından gelenleri ve seslenenleri umursamadan.
Herkese ve her söze sinirliydi. Yüreği, kucağına gömülen kızın kulaklarının dibindeydi. Ayık olsa anlardı sevdiği adamın ne denli korktuğunu, sevinçle boğulurdu bedeni.
Kalbini dinleyen kıza dikti kara harelerini Âsaf. Solgun teni bembeyaz kesilmişti. Endişelendi. Buğulanan duyuları arabanın yanına gelince kendine gelmeye başladığında Ayperi'nin üzgün sesi ulaştı kulak zarlarına.
"Ah be kuzum, kendine niye acımasızsın bu kadar?" Söylediklerine hak verdi Âsaf, Ayperi'nin. Hece güçlü bir kızdı, hayatında tanıdığı en güçlü kız. Fakat onun için katladığı şeylere akıl sır erdiremiyordu. Değmeyeceğini düşündü, kendi gibi bir adam uğruna değmezdi ki.
Arabaya bindirmek için Hece'nin bacaklarını yere indirdi. Gövdesini dizlerine dayayarak cebindeki anahtarı avuçladı, otomatik açma tuşuna basıp tekrar yerine koydu.
Ayperi, hemencecik yardıma koşup aracın kapısını açtı. Hızlı olduğunu düşündüğü hareketlerini, endişesi sınırlandırıyordu. Hece'nin Âsaf'ın evi terk etmesi yüzünden kötülendiğini biliyordu. Daha da fenalaşmasın diye getirdiği bu yere şu oğlanın böyle bir sürprizle geleceğini nereden bilebilirdi?
Âsaf, Hece'yi tekrar kucağına alıp arka koltuğa oturttu. Ayperi ise dolanıp diğer kapıdan bindi arabaya. Hece'nin başını omzuna yasladı ve avucunu yanağına koydu. Ona hiç kıyamıyordu. Hırpalanmış ruhu, aşk ateşini bir vebal gibi gösteriyordu. Bu düpedüz eziyetti. Ayperi, sevecek olsa gidip açılır ve zamanın iyi gelmesini beklerdi bu yaraya. Lakin yapabileceği bir şey yoktu, Hece çekingen bir kızdı ve Âsaf' kuzeni olması bu çekingenliği daha da çoğaltıyordu.
Ayperi, Hece'nin durumunu düşünedururken Âsaf araca binip kontağı çalıştırdı. Gazı köklediğinde Ayperi, baygın arkadaşının başının öne doğru savrulmasını engellemek adına omzunu koluyla sarmaladı. Bu esnada Hece'nin çantasından gelen melodi, binlerce hissin uçuştuğu havaya karıştı. Ayperi, Ferah'ın yanağındaki eliyle çantaya uzanıp telefonu çıkarttı. Arayan Hece Ferah'ın abisi Deniz'di. Genç kız birden ne yapacağını şaşırdı, bayıldığını nasıl söyleyeceğini bilemiyordu. Telaş serpiştirilen göz bebekleri çevreyi süzerken dikiz aynasından Âsaf'ın kara gözleriyle çakıştı. " Deniz abi arıyor," dedi sinirle endişenin harmanlanmış sesiyle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖĞÜN ACI FERYÂDI
Literatura FemininaGöğün feryât ettiği hüzünlü bir şarkıyım, sevgilim. Sevdânın yasıyla çağlayan bir nehirim. Ben artık, kokun kokuma iliklensin isterim. 🌓 Ellerimi bırakıp sarıldığında geniş kollarının omzumdaki duruşu ruhumu titretti. Kirli sakalları kulağıma sür...