Cem Adrian & Hande Mehan, Sen Benim Şarkılarımsın.
-4-
Kendi Kendine Çalan Piyano.
Ellerim diyorum, sevgilim.
Yokluğunda yalnızlığı biçiyor.
Gel de ısıt diye mütemadiyen üşüyor.
Gözlerim diyorum, sevgilim.
Çehreni görmeyince kör oldum sanıyor.
Hiç bitmeyen bir film gibi seni izlemeyi diliyor.Şayet bir film olsaydın, tüm sahneler en güzel sahne olurdu, Âsaf...
Tenimi dolayan siyah tişörtü çekiştirirken aynanın karşısındaydım. Dün atlattığım badirelerin ardından eve kendimi zor atmıştım. Asansörde kaldıktan kısa bir süre sonra abim, görevlilerden yardım alarak beni kurtarmaya gelmişti. Yüz ifadesi hâlâ aklımı kurcalayan ayrıntılardandı dün geceye dair. Hârelerine binen endişe, yüreğime kızgın bir demirin saplamasıyla eş değerdi. Tuvalete gittiğimi bildiklerinden meraklanmışlardı. Onları seviyordum, varlığımı hissettiren etkiyi buluyordum sevgilerinde. Bir an beni unutacaklarını düşünüp dipsiz bir karamsarlığa kapılıyormuş gibi olsam da buna engel olmayı başarabilen bir ailem olması binlerce kez şükretme sebebimdi.
Salonu terk ettiğimizde Âsaf ve amcamlara rastlamadan arabaya binmiş, annemin endişeyi giyinmiş yüzünü güldürmeye çabalamıştım. Yolculuğu tüketip odama girdiğimde saat epey geç olmuştu. En son elbisemi çıkartıp Âsaf'ı düşleyerek uykuya sarıldığım dışında her şey silikti.
Güneşin nadide ışıkları, günümü ısıttığında karanlığa vurgun irislerim bu olaydan haz etmeyerek aralanmıştı. Yorgunluk narin bedenime biçilmiş kaftandı. Biraz yatağın içinde oyalandıktan sonra kalkıp nice çabalarla kazandığım okulumun yolunu tutmak için hazırlanmaya başladım. Saçlarımın ön kısmını elimden geldiğince güzel yapmaya özen göstererek balık sırtı ördüm. Bitirdiğimde başardığımı düşünerek beğeniyle süzdüm. Hazırlandığımda ince bacaklarıma komut verdim, askılıkta asılı duran kot gömleğimi sırtıma geçirdim. Bir şeyler atıştırmak adına mutfağa yöneldim.
Abim henüz uyanmamış, babamsa çoktan gitmişti. Annemin ona demlediği çayın altını alevlendirip tost yapmak için buzdolabından kaşar peyniri çıkardım ve tezgaha koydum. Tost makinesinin fişini prize iliştirdim. Peyniri dilimleyip ekmeğin arasına yerleştirdikten sonra ısınmaya yüz tutmuş makinenin arasına koydum, makinenin üst kısmına bastırarak ekmeği sıkıştırdım.
Çaydanlığın altındaki suyla kahve yapacağımdan siyah kupaya paketini açtığım üçü bir aradayı boşaltıp kaynar suyu üzerine boca ettim. Kızaran tost ekmeğini peçete arasına aldım ve kahvemle birlikte yemeye koyuldum.
Ev gereğinden fazla sessizdi. Kapısı aralık balkondan içeri sızan kuş cıvıltıları haricinde çıt çıkmıyordu. Sessizlik, onda kaybolmam için var olmuştu sanki. Düşüncelerimi ve yüreğimi mesken edinmiş sızısı, sessizlikle harmanlanıp önüme sunuluyordu her seferinde. Çekingen arzularım eş zamanda karışıyordu soluk alışverişlerime. Bazen ellerim sızlıyordu, ellerini ararken. Bazense yaz günü üşüyordu, o eldivenim olsun diye. Ağzımdan çıkan her kelime, onun uğruna dudağımın kıyısından düşmek istiyorken ben, ismini doyasıya söyleyebilmeyi düşlüyordum.
Onunla geçirmeyi hayal ettiğim ömre özlemim çığ olup da üzerime çullanırken düşler aleminden sıyrıldım. Gecikmeden derse yetişmeliydim. Vizeler gelip çatmıştı ve ben fazla boşlamıştım dersleri. Bir günde toparlayabileceğim kadar toparlamalıydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖĞÜN ACI FERYÂDI
ChickLitGöğün feryât ettiği hüzünlü bir şarkıyım, sevgilim. Sevdânın yasıyla çağlayan bir nehirim. Ben artık, kokun kokuma iliklensin isterim. 🌓 Ellerimi bırakıp sarıldığında geniş kollarının omzumdaki duruşu ruhumu titretti. Kirli sakalları kulağıma sür...