Yirmi İki - Penâh

2.3K 102 49
                                    

Kahraman Deniz, Böyle Sever.

Selam dostlar!

Yeni bir bölümle daha sizlerleyiz. Oylarınızı ve yorumlarınızı eksik etmezseniz seviniriz.

Ramazanınızı en içten dileklerimizle kutluyoruz. Güzel okumalar.

-22-

Penâh.

Müzmin sancıların alasayvanın gerdanına battığı her saniyede, bir şimşek çakardı; dünyanın kalbinde. Yine de gerdanında saklardı o, acıyı ve kederi.

Güneş, doğarak sürgün etmek isterdi ona zarar veren her şeyi.

O anda bir fırtına kopar, ağrılarına denk doğa olayları gerçekleşirdi. Hiç yağmur çiselemedi. Daima gürledi gök, mütemadiyen çaktı şimşekler. Lakin şafak, öyle seviyordu ki, acısını ve kederini korumaktan hiç vazgeçmedi.

Elimdeki telefonu, yasladığım kulağımdan kopardım, gözlerim bana koşan gecelerin sahibindeyken. Gözyaşları dolmuştu irislerime hafiften ama ondan korkamazdım, korkmamam gerekirdi. Sevdiğim yanımdaydı, ayrılmayacaktık biz. O benden ayrılmayacaktı.

Yanıma gelip şaşkınlığın yayıldığı çehreme avuçlarını sardı. "Ne oldu güzelim?" Baş parmağıyla beni kendime getirmek ister gibi yanaklarımı okşadı. Bu hengamede bile kalbim titredi mutlulukla. "Kimdi arayan? "

Hafiften akan burnumu çekmenin ardından, belki de en hoşnut olmadığı ismi fısıldadım ona. "Yaman'dı." Saçlarımı arkaya yatırarak okşayan parmakları duraksadı. Yüzü öfkeyi giyindi. Kendimi toparlayarak devam ettim anladıklarımı söylemeye. "Galiba takip ediliyoruz."

Takıntılı pisliğin tekiydi. İlk karşılaşmamızda bunu hissetmişçesine hoşlanmamıştım ondan. Sonrasında çorap söküğü gibi, asıl kişiliği ortaya çıkmıştı. Okuldakilere benziyordu. Zorbaydı, parayla her istediğini elde edebileceğini ve kimsenin onu reddedemeyeceğini sanıyordu.

Âsaf, doğrudan gözlerimin içine bakmayı sürdürdü. Ağzını bıçak açmayışı, hayret edilesiydi. Yüzümdeki bir elini omzuma indirerek beni kendine çekti, ötekiyle de başımı göğsüne bastırdı. "Bir şey olmayacak." dediğini işittim. "Üzme sakın güzel canını." Saçlarımı buseledi, dudakları öptüğü yere çarparken devam etti. "Bundan böyle benim yüzümden üzülecek olursan, kendimi," Gözlerimi yumdum korkuyla. Göğüslerimizin arasında sıkışan kollarımı bedenine sardım. "Başkası yüzünden üzülürsen, bu şehri yakarım."

"Âsaf," Sesime sıkışan feryâtların hepsi, ismine dolanmış zehirli sarmaşıklardı. Kokusunu içime çekerken yok olur diye beynimi kemiriyordu endişe. Omzumdaki koluyla göğsüne iyice bastırdı bedenimi. Bizi ayrı tutanlara öfke kusuyorken beni kendine hapsetmekten çekinmiyordu.

Tüm bunlar gerçekleşirken ayaklarımın üzerine çıkıp bacaklarıma tırmanmaya çalışan Kömür'ü yeni yeni seziyordum. Birkaç saniye zıpladı, büyük olasılıkla, tepki göstemediğimden geri çekildi. Gözlerimdeki yaşların akmasına izin vermeden, yeşil tişörtünün açıkta bıraktığı tenine dudaklarımı yaklaştırdım ve şevkâtle bastırdım.

Âsaf, kollarını gevşeterek aramızı açtı saniyelerin ardından. Gözlerini ayaklarımıza indirdiğinde ben de takip ettim. Kömür, beni bırakıp onun bacaklarına saldırmaya başlamış olmalıydı. Aniden gelen bir dürtüyle gülümsedim. Buna Âsaf'ın simasındaki ifade de etkiliydi.

GÖĞÜN ACI FERYÂDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin