Casey
"Sen,sen beni mi izliyorsun?"
Endişeyle birlikte gözlerimi yumdum. Kalbim kulaklarımı delecek şekilde atmaya başladığında bayılacağımı zannettim. Dikkatimle beraber bu olayı toparlamalıydım.Hafifçe öksürüp boğazımı temizlediğimde Harry'le yüz yüze geldim. Gözlerindeki şaşkınlık sorumun cevabını bekliyordu.
"Hayır, yani, voleybol maçının bitmesini bekliyordum." dedim kekelememeye dikkat ederek. Tek kaşını kaldırdı. "Çünkü?" diyerek beni gafil avlamıştı. Yalan makinesinin düğmesine basmam gerekiyordu.
"Bugün yüzme antremanım vardı ve çantamı unutmuşum. Bununla ilgili ne yapacağımı ona sormam gerekiyordu.Koçu gözden kaybettim." Kesik nefeslerimi düzene sokmam gerekiyordu.Gülümsediğinde içim bir nebze rahatlamıştı. "Bak, soyunma odasının önünde." dedi işaret parmağını koç a yöneltirken. Tuttuğum nefesimi verdim."Teşekkür ederim."Harry'i hesaba katmazsak, günüm tam anlamıyla bok gibi geçmişti.Eve gitmeden önce bir kaç mağazadan yeni kıyafetler alarakkafamı dağıtmaya çalışıyordum ama iyi bir sonuç elde ettiğim söylenemezdi.Kıyafetler her zaman işe yaramıyordu.
Kulaklığımı takıp müziğin ritmine göre yürürken zihnimin az da olsa boşalmış olduğunu farkettim. Bir kıza iyi gelebilecek şeyler listesinde alışveriş ikinci sıradaydı. Birincisi ise Harry'di. Onun kadife sesi her kıza iyi gelebilirdi. Bunu düşünürken bile diğer kızlardan kıskandığım için kendime kızdım. Acaba kız arkadaşı da böyle mi düşünüyordu? Kafamı iki yana salladım. Zihnim falan boşalmamıştı benim.
İçi çöplüğe benzeyen çantama elimi attığımda anahtarlarımı bulmam yaklaşık on beş dakikamı almıştı.Deliğe sokup klik sesini duyunca şaşırmıştım.
Kapı kilitli değildi."Hey!" diye seslendim oturma odasına girerken.Çantamı bir köşeye fırlatıp koltuğa oturdum. Annem görüş alanıma girdiğinde ona sırıttım. Devamında babam ve kız kardeşim gelmişti. Ellerinde valizlerle.
"Onlar da ne?" diye sordum endişeyle. Annemin gözlerindeki hüzünü gördüğümde bir hışımla ayağa kalktım.Kimseden tık çıkmıyordu.Kardeşimin ağzında çevirdiği sakız hariç. "Ciddi değildiniz değil mi?" diye sordum. Annem ağır ağır nefes verirken babama göz ucuyla bir bakış attı. " Casey, üzgünüm. Tabi ki ciddiydik. Taşınmamız gerektiğini biliyorsun." Ellerimi yumruk yapıp iki yanımda sıktığımda eklemlerim sızlamaya başlamıştı. "Gelmek istemediğimi söylemiştim!" diye bağırdım. Kız kardeşim sakızı dilinin altına alırken sesine alay tonu verdi." Geldiğini kim söylüyor?"
Beni burda bırakacak olamazlardı. "Baba?" dedim boğazımın yanmasını umursamadan. Başını eğdiğinde cevabımı almıştım.Tokat gibi yüzüme çarpan gerçeklerle ayıldım.Eve göz gezdirdiğimde çoktan eşyaların çoğunun eksik olduğunu farkettim."Üniversitenin senin için ne kadar önemli olduğunu biliyoruz.Mezun olmana bir sene kaldı.Sonra sen de yanımıza geleceksin,endişelenme.Seni burada bırakmak istemiyorum fakat gelmek istemediğini de biliyorum." diye lafa daldı. Ben tek başıma yaşayamazdım. "Saçmalık, böyle olması gerekmiyor bir ortak yolunu bulabilirdik." diye yalvarırcasına konuştum. Başını iki yana salladı. "Gitmemiz gerekiyor Casey, lütfen bu durumu zorlaştırma."
•••
Evde yalnız kalalı dört saat yedi dakika otuz dört saniye olmuştu.Koltuktan dört saat sekiz dakika on beş saniyedir kalkamamıştım ve bu süre artmaya devam ediyordu. Gözyaşlarım , içime hapsolmuş çıkmak için can atıyordu fakat onları itmekte ısrarcıydım. Her zor durumda ağlayamazdım. Bunun çözümü ağlamak değildi. Olaya olumlu yönden bakmaya çalıştım, sadece çalıştım.Bunun iyi bir yanı yoktu. Terkedilmiş gibi hissediyordum, ailem tarafından. Böyle hissettiğim için bile kendime kızgındum.Ayağa kalkıp çantamı elime aldım. Fermuarının sesi evde yankı yapıyordu. İçinden sigara paketimi çıkartıp mutfağa yöneldim. Viski bardağını alıp yarısına kadar alkol doldurduğumda kararsızdım. Sabahtan beri ağzıma tek lokma koymamıştım.Aldığım uzun yudum boş midemin yanmasına sebebiyet vermişti. İlk defa bu yanma hissi, hoşuma gitmişti.