İNŞALLAH KOLUN KOPMUŞTUR ONDAM YAZMIYORSUNDUR MESAJLARI ALIYORUM TEŞEKKÜRLER SKSLSSLDL
NEDEN YAZMADIĞIMLA İLGİLİ BAHANELER SIRALAMAYACAĞIM GERİ DÖNDÜM SİZ DE BU BAHANELERİ OKUMAYIN YENİ BÖLÜMÜ OKUYUN SEVDİCEKLERİM🖤❤️🖤❤️🖤Casey
Uyku ve uyanıklık arasındaydım, gözümü açmak en son istediğim şeydi. Fakat gözüm kapalıyken bile önünden gelip geçen gölgeyi görebiliyordum.Olabildiğince ağır bir şekilde gözümü araladım.
"Özür dilerim, çok özür dilerim!"
Şişen gözlerimin kısıtlamadığı görüş alanıma Harry girdi. Şaşkınlık ve mahcubiyetle kaşları kalkmıştı. Elinde tuttuğu ahşap tepsiyi sonradan fark ettim.
Yatakta yanımdaki boşluğa oturdu."Seni uyandırmak istememiştim, sadece güzel bir kahvaltı istediğini düşündüm."
Şirret kalbim bir pamuk şekere dönüşmek üzereydi. Bunu ona belli etmedim.
"Ah, hayır sen uyandırmadın." Tepsiyi tuttuğu yerden almaya çalışırken ellerimiz birbirine dokundu ve bu ufak temas bile beni ayak parmaklarıma kadar titretmeyi başarmıştı. Ona nasıl davranmam gerektiğini bilmiyordum. Görünüşe göre o da bilmiyordu.
Kruvasanı bıçağımla bölme zahmetine girmeden ısırdığımda sırıttı. Onu görmezden gelerek kahvaltımı yapmaya devam ettim.
Gözlerini bir kez olsun üzerimden ayırmadı. Konuşmak istediğini biliyordum. Dengesiz ruh halim, ona kalmayan güvenim ve kendini bana kanıtlamaya çalışan bir adam. Bunların hepsini aynı anda nasıl rayına oturtacağımı bilmiyordumBu yüzden hiçbir şey yapmamayı tercih ediyordum.
"Ne düşünüyorsun?""Hiç." diye düşünmeden cevap verdim sessizliği bölen sorusuna.Bitmek üzere olan kahvaltımı kucağımdan alıp yatağın yanındaki komidine bıraktığında ilgilenecek hiçbir şeyim kalmamıştı. Krem rengi buruşmuş çarşafın üzerine oturdu. Çarşafın buruşmuş olması dikkatimi çekiyordu çünkü gözümü yataktan ayırmıyordum. Bu duvarı yıkan o oldu.
Yumuşak elini çenemin aşağısına getirip kafamı kaldırdı. Artık göz gözeydik.
"Nereye kadar benden kaçacaksın?" Yüzündeki ifadeden nasıl bir ruh hali içerisinde olduğunu kestiremiyordum.İfade demek yanlış olurdu, Harry ifadesiz kaldığı nadir anlardan birindeydi.
Yutkundum. "Kaçabildiğim yere kadar."
Cevabım hoşuna gitmemişti.Somurttu. "Seninle uzlaşmaya çalışıyorum. Rica ediyorum benimle dört yaşında bir çocuk gibi konuşma,Casey."
İşte şimdi gerçek bir İngiliz gibi konuşuyordu. Pişmiş kelle gibi üste çıkmaya çalıştım. "Kafam karışık anlamıyor musun? Şu an bunu konuşmak istemiyorum."Oldu olacak bir de küsseydin Casey.
Dik omuzları pes edercesine düştü."Kendimi sana nasıl ispatlayabilirim bilmiyorum ama sen bana inanana kadar buna devam etmeye hazırım." diyerek tekrar kalbimin pamuk şekere dönmesine izin verdi. Fakat lanet gururum benden önce davrandı.
"Tutamayacağın sözlerden bahsetmemelisin."Alayla beni süzdü ve güldü. Aramızda bir sır varmış gibi bana daha çok yaklaştı, belki bu yaklaşmak için bir bahaneydi bilemiyorum. Sesi fısıltıya dönüştü. "Bir iddiaya girelim mi?"
Yakınlaştığı mesafeyi açıp bir kahkaha patlattım. "Ben bu sahneyi bir yerden hatırlıyorum ve sonu hiç iyi bitmiyor bana inan." Aklıma Dina'yla olan iddialaşmalarımız gelmişti. Bu sırada onu ne kadar özlediğim gerçeği içime bir öküz gibi oturdu. Şakayı bir kenara bıraktım ve saptırdığımız konuyu toparlamaya çalıştım."Bak, genelde ne yapacağımı bilmediğim zamanlarda hiçbir şey yapmamayı tercih ediyorum." Bence dünyanın en mantıklı davranışıydı.