Vay beee! Ne ara 30. bölüme geldik?
Biraz ara verdim diye küstünüz mü bana :/ Yorum istiyorumm YORUMMMM
NOT: 10 bölüm sonra final olabilirHarry
"Saçma sapan konuşma Gemma." dedim ağzıma bir cips atarken. Sürekli korku oyunlarından korkmasına rağmen yanında ben olmadan oynayamıyordu. Konsolu iki elimle tutunca cırladı. "Iyy. İğrençsin, ellerini yıka ve öyle gel."
Ağzımdaki lokma bitince dilimi çıkardım ve playsatationun başından kalktım. Uzun zamandır, yani son olaylardan sonra Gemma'yla hiç vakit geçirmemiştik. Annem de taşınınca birbirimize daha çok zaman ayırma fırsatımız olmuştu. Bundan bir şikayetim de yoktu.
Ellerimi sabunlayıp musluğun altına tuttuğum anda telefonum çaldı, ellerimi hızlıca durulayıp havluya sildim. Cebimdeki telefonu çekip aramaya yanıt verdim.
"Anne?" Daha sabah konuştuğumuzu hatırlayıp bu kadar çabuk beni aramasına şaşırdım. "Ne o, beni bu kadar çabuk mu özledin?"
Annemden ses gelmeyince telefonu kulağımdan çekip kapanıp kapanmadığını kontrol ettim. "Hey?"
"Harry, sana bir şey söylemeliyim. Ama lütfen sana bunu söylediğimde kendine hakim olacağına söz ver.""Neymiş o?" Kalbim bir şeylerin yolunda gitmediğini anlamışcasına tekledi. Tıpkı fazla kafeinde oluşan ritim bozukluğu gibi.
"Söz ver dedim." diye ısrar etti. "Söz." dedim yalandan, bana bu kadar önemli ne söyleyeceğini merak ediyordum doğrusu.
"Casey..." Lafının devamını getirmedi, onun adını duymak zihnimdeki her şeyin boşalmasına sebep oldu. "Casey, ne?"
Annemden tekrar karşılık gelmeyince sinir katsayım yükseldi. "Anne Casey'e ne olmuş?"
Telefonun karşısında derin bir nefes aldı, çıldırmak üzereydim.
"O, burada. Manchester'da."Aldığım nefes içime hapsoldu ve içime zehir çekmişim gibi ciğerlerim yanmaya başladı. Onu haftalardır arıyordum,kaybettiğimi sanmıştım. Tanrım, gökte ararken yerde bulmuştum. Bunun sevinciyle tuzlu yaşlar gözlerime hücum etti ve yerimde duramaz oldum.
Telefonun kırmızı yanan butonuna parmağımı dokundurup annemle olan konuşmama son verdim. Daha fazla vakit kaybetmeye niyetim yoktu."Gem, ben gidiyorum." diye özetledim kısaca, çünkü şu an bundan başka yapmak istediğim bir şey yoktu. Paltomu üzerime geçirip ceplerimi kontrol ettim, arabamın anahtarının kabalığı elime gelince yerimde duramadım. Suratında güller açarken bir anda kaşları çatıldı.
"Ne demek ben gidiyorum? Nereye?"
Ona bir açıklama yapmadan burada tek bırakmak adice geliyordu. Yutkundum.
"Annem aradı. Casey Manchester'daymış."
Belki de bunu söylemem gereken en son kişinin Gemma olduğunu daha önce akıl etmem gerekiyordu çünkü güzel suratının bir anda nasıl kırıştığını görünce hata yaptığımı anlamıştım.Hızla hareket ederek kapının önüne geçti ve kapının kolunu tuttu. "Hayır gitmiyorsun."
Gözlerimi devirdim. "Çekil şuradan, ciddiyim." Kolundan onu çeksem de kapıya yapışmış gibi tekrar eski halini aldı.
"O kızın hayatımıza verdiği zarar yetmedi mi? Daha ne diye kurcalıyorsun?" Sesinin tonu git gide yükseliyordu ve bu benim sinirlenmem için kıvılcımlar yaratmıştı."Bizim onun hayatına verdiğimiz zarar ne olacak?" Dudakları sorumla beraber dümdüz çizgi haline geldi, verecek cevabı elbette yoktu. Benim de yoktu.
"Şimdi çekil, yarattığım kargaşayı toparlamam gerekiyor."
Gözünün kenarına biriken yaş yanağından çenesine doğru aktı. Gemma'yı tanımasam üzüldüğü için ağladığını sanırdım fakat gitmemem için duygu sömürüsü yaptığını tecrübelerime dayanarak anlıyordum.