Şu tatil bitmeden bir tatil sahnesi yazasım geliyordu zaten sodldldldlf Biraz mutlu sahneler yazam da tepemdeki kara bulutlar dağılsın dedim.
Hepinize keyifli okumalar vote ve yorumlarınızla destek olmayı unutmayın lütfn🖤
Casey
Hayat böyleydi işte. Sizi nereye savurduğu belli olmuyordu.Üç aptal, başımızı almış rüzgar nereye estiyse oraya gidiyorduk. Dina, tatil konusunda ısrarcıydı. Bunu o söylemese de zaten biliyordum. Hepimize ilaç gibi geleceğini söylemişti, ama henüz bu tatilden bir bok anlamış değildim.
Maldivler kafa dağıtmak için iyi bir seçimdi. Ama aralıklı adalar tam sezonu olduğu için kalabalıktı. Farklı ülkelerden bir yığın insan buraya akın etmişti, biz de dahil. Evimi de benim için makul bir paraya satmıştım. Sattığım insanlar kendilerini bana öylesine sevdirmişlerdi ki olduğundan daha ucuza vermiştim. Üstüne ufak bir bebekleri vardı ve ne zaman istersem onlara gidebileceğim hakkında bir muhabbetimiz de olmuştu. Evi sattığım parayla bana yetecek güzel bir yer bulabilirdim, sıfırdan başlamak için.
Belki sıfırdan değil ama daha güzel bir başlangıç yapabilirdim. Gözüm arkada kalmıyordu, çünkü biliyordum ki arkadaşlarım her ne kadar benden uzakta da olsa birbirimize destek olabilecek potansiyeli her zaman buluyorduk. Varlıklarını bile hissetmek bana kuvvet veriyordu.
İyileşiyordum.
Hassas dönemi atlatmıştım ve eğer bu dönem planladığım gibi yalnız geçseydi muhtemelen izlediğim filmlerdeki zombilerden birine dönüşerek çürüyene kadar o evden çıkmayacaktım. Beni kendime nasıl getireceklerini biliyorlardı. Tabi geride kalan kırıntılarda vardı. Suratım ne yaparsam yapayım asla gülmüyordu, sabahları huzursuz uyanıyor, geceleri uykum olmasına rağmen uyuyamıyordum. Tatilden döndükten sonra bir psikiyatriye düzenli olarak gitmem gerektiğini biliyordum. Ruh sağlığım bozulmuştu, yavaş yavaş fiziksel sağlığımı da bozmaması için adımlar atıyordum. Yemek yemek istemesem, uyku ihtiyacı hissetmesem bile bunların yaşamın bir parçası olduğunu bildiğim için yapıyordum. Kendimi salmıyordum, ayakta dik durmaya çalışıyordum. Tabi bu her ne kadar mümkünse.
"Ne düşünüyorsun sen öyle?"
Sıkıntıyla iç çektim. "Neden bu kadar meraklı olduğunu."
Miles elindeki mojitoyu püskürttü. "Güzel laftı."Onu tatile getirmekle bir yandan iyi yapmıştık. Hem bizi yeteri kadar eğleniyordu hem de dava sürecinden anında haberdar olabiliyordum. Her ne kadar onlarla ilgili bir şey duymak istemesem de içten içe bunu merak ettiğimi biliyordum ve hiçbir zaman da saklamaya gerek duymamıştım.
Ah, bir de Dina'yı mutlu etmesi vardı.Onu uzun zamandır bu kadar neşeli görmemiştim. Kuruyan bir ağacın tekrar yeşermesine benzer bir manzara duruyordu karşımda ve ben bundan aşırı memnundum. Her ne kadar farklı karakterler olsalar da, hatta birbirilerini kedi köpek gibi yeseler de içten içe birbirilerinden hoşlandıklarını biliyordum."Denize gelmiyor musun?" diye bağırdı Dina denizin kıyısından. Başımı iki yana salladım. "Hayır,böyle iyiyim."
Miles kolumu dürttü. "Aa hadi ama, baksana seninle vakit geçirmek istiyor."
Oflayarak Dina'ya döndüm. Gözlerinin ardındaki parıltı can sıkıcıydı. "Hem burada biraz daha yatarsan kızarmış tavuğa döneceksin."Geçen üç gün içerisinde güneşten tenim fazlasıyla yanmıştı. Esmerleşmekle ilgili bir sorunum yoktu. Güneş gözlüğümü çıkarıp şezlonga koydum.
"Geliyorum!"
Dina sevinçle ellerini çırptı. Denizin içinde ellerini çırpması onun fok balığı gibi görünmesine yol açmıştı ve bu beni uzunca bir süre güldürdü.
Su, keskin güneşe rağmen serindi. Karnımın etrafındaki ince tüyler soğuk su yüzünden diken diken olmuştu. Daha fazla ilerleyemeyince olduğum yerde kalakaldım.