HarryCebimden şarjı azalmış olan telefonumu çıkarttım.Kimberly'e yalan söylemeyi hiç ama hiç istemiyordum ama bu durumdan da ona bahsetmek intihar olurdu. Özellikle Casey'le ettiği son kavgadan sonra. Ona kısa bir mesaj çekip telefonumu tekrar cebime soktum.
"Ne o? Yoksa sevgiline yazmazsan için rahat etmez mi?"
Kırmızı gözlerini kısmış, alayla sırıtıyordu. Cevap vermemeyi seçtim.Yağmur damlaları tenine değdiğinde aşırı tepki veriyor, sanki su damlası değil de taş düşüyormuş gibi davranıyordu.Çatı katında ufak bir oda olması gerekiyordu. En azından Sam öyle söylemişti.
Bir haltlar karıştırdıklarını anladığımda onları takip etmek zorunda kalmıştım. Sebebini bilmeden, yanlış bir şey yapmasını engellemek istiyordum. İçimdeki dürtüye her ne kadar engel olmaya çalışsam da başaramamıştım ve o lanet merdivenleri çıkarken bulmuştum kendimi.Ayağa kalkıp odayı aramaya başladım. Burası hayli büyüktü.Islanan gömleğimi umursamadım. Terasın arka tarafına dolandığımda köşede gizlenmiş olan küçük kapıyı gördüm. Eğilmeden oraya girseydim muhtemelen kafamı vurabilirdim. Yatay tavandan yapılmış küçük bir odaydı. Anahtarlarının hala üzerinde olması günün en iyi haberiydi.
Yerde yatan kızın yanına tekrar gittim.Sırt üstü uzanmış, kardan kelebek yapmaya hazır bir çocuk gibi X şeklini almıştı. Gökyüzüne o kadar dikkatli bakıyordu ki bir an için transa geçtiğini düşündüm.Dudakları ses çıkarmayarak kımıldamaya başladığında endişemi gizleyemedim.
"Ne yapıyorsun?"
"Yıldızları sayıyorum."
Cidden öylece yere yatmış, bu soğukta yıldız mı sayıyordu?
Onu bozmak istemedim."Kaçta kaldın?"
Gözleri şokla açıldığında bir cırlama koyverdi.
"Size lanet olsun! Kaç kere daha baştan sayacağım yahu?"
Casey, hiç ama hiç iyi değildi.
"Gel odaya gidelim." Kolunu tutup kalkması için destek verdim.Ufak ellerini koluma sardığında hafif olan yükünü de bana verdi ve doğruldu.
"Sanırım ayakta olmak iyi geldi." dedi şakaklarını ovuştururken.
Kumral saçları ıslanmış, pürüzsüz yüzünün iki yanına yapışmıştı.Üzerindeki kendi ten rengiyle benzeyen kot pantolonu ıslanmış, tenine sıkı sıkı yapışmıştı.Güzel vücut hatları gözler önündeydi.Odaya doğru ilerledik.Odaya onun arkasından girdim ve kapıyı örttüm.Kiliti kapıda bırakıp bir kez çevirdiğimde bir bana bir kilide baksa da bir şey söylemedi. Perdeleri kapattım.
"Göremiyorum." dedi Casey telefonuna uzanırken.
"Buralarda mum olması gerekiyor."
Çekmecelere elimi daldırıp elime geçen her katı cismi yokladım.Mumu bulduğumda gururla gülümsedim. Masanın üzerine koyduğumda, önce Casey cebinden çakmak çıkartıp mumu yaktı, sonra da dudaklarının arasındaki sigarayı."Neden esrar içtin?" Pat diye sormuştum.Neden içtiğini umursamıyordum.Bir insan neden kendine bu şekilde zarar verirdi diye düşünmekten kurtulmak istiyordum.
"Bilmem, hep içiyordum." diye fısıldadı.Sesi yorgun, çoğunlukla da bayık geliyordu.Ayakta hala nasıl durabildiğine şaşırıyordum. Yayıldığı koltuktan çelimsiz kolları sarkıyordu.Hızla nefes alıp verişi duyulabilecek kadar sesliydi.
"İyi misin?"
"Evet." diye fısıldadı. Yalan söylüyordu, iyi falan değildi.
"Çok hızlı nefes alıyorsun, boğulacaksın."Zayıf bacaklarını karnına doğru çekti.
"Ot kalbin hızlanmasına sebep olur."
