➰Twenty-seven➰

279 20 8
                                    


Umarım affedilmişimdir bölüm 3470 kelime...

Casey

Merdiven boşluğunun kapısını arkamdan çarpıp yürümeye devam ettim, adımlarımı biraz daha hızlandırırsam kendi ayağıma dolanıp yere düşecektim. Sinir küpü gibi yuvarlanmaya devam ediyordum. Umarım peşimden gelmez diye söyleniyordum içimden, öyle de oldu. Yaptığı terbiyesizlikten sonra peşimden gelmedi.

Odama nasıl girdiği hakkında en ufak fikrim yoktu. Kapıda iki tane polis dururken kameralara bişe yakalanmadan odama kadar nasıl girebilmişti?
Her şey bir kenara, hangi yüzle girmişti?

Ben affedene kadar peşimde olacağını söylerken onu ciddiye almamıştım, ama durması gerekiyordu. Benim bir çizgim vardı ve o bunu çoktan aşmıştı. Kalan son sabır demlerimi de beraberinde götürdü, düşündükçe sinirden tenim karıncalandı.

Neden gidip o kalktak kız arkadaşının yanında yatmıyordu da benimle uğraşıyordu ki?

Bu olayı kimseye anlatmayacaktım, onun neden otelde olduğunu da bilmiyordum. Beni takip etmiş olmalıydı. Beni takip etmiş olma düşüncesi bile başımdan aşağı kaynar sular döküyordu. Ben bütün bağımı koparmaya çalıştıkça önüme çıkması sinir bozucuydu, kendini bana göstermeye ve göz önünde durmak istiyordu. Yüzüme bakmaya bile hakkı yoktu.

Telefonumun zil sesi kulağıma geldiğinde çantamın ücra köşelerinden telefonu çıkardım.

"Efendim Dina?" Sıkıntıyla vermiş olduğum nefesten sonra kendimi toparladım, eğer bunu Dina öğrenirse babasına söylerdi ve işler iyice karışırdı.

"Babamla konuştun mu diye soracaktım." Sesi her zamankinden daha canlı geliyordu.

"Evet, şu saatten itibaren artık bir iş kadınıyım." dedim gülerek.
Tepkime güldü. "Ah evet, bu artık sana saygıdan küfür edemeyeceğim anlamına mı geliyor?"

Gözlerimi devirdim. "Yani işe alınmamın senin için anlamı küfür edememek mi?"

Sesimin hoparlörde olduğunu belirten bir ses geldi, sesim iki defa tekrar etti. Arkadan gülme sesleri geldi.
"Kim var senin yanında?" diye sordum merakla.

"Miles'la beraberiz, sinemaya gireceğiz." Sesinin neden neşeli geldiği anlaşılıyordu.
"Umarım sinemada düzüşmezsiniz."

"Aman Tanrım!" Arkadan Miles haykırınca Dina'ya konuşma fırsatı bile doğmamıştı, ben de güldüm.

"Takılıyorum sadece, iyi eğlenceler. Ben işe başlayacağım."
"Tamam, görüşürüz."

Kapanan telefonu tekrar çantanın içine yolladım, fermuarı tam çekerken nerden çıktığını kestiremediğim bir şekilde Archie çıktı. Lütfen Harry'i görmemiş olsun.

"Casiee." İsmimi uzatarak cırladı, sanki dakikalar önce görüşmemişiz gibi.

"Archieee." diye taklidini yaptım. Elindeki dosyaları sallayıp duruyordu, daha ilk iş günümden o dosyaları bana vermemesi için dualar etmeye başladım.

"Senden bir şey rica edeceğim." Dosyaların yapraklarını açıp göz gezdirdi.
"Bugün otelde bir düğün organizasyonumuz var, biliyorum senin görevin bu değil ama organizatör çocuğun bir işi çıkmış. Bu işi senden başkasına veremezdim."

Ofladım. "İnsanlarla uğraşmaktan nefret ediyorum." Baş parmaklarını yanaklarımın iki yanına yapıştırıp yukarı kaldırdı. "Sadece güleryüzlü ol ve davetlileri kağıtta yazan yerlere yerleştir. Memnuniyetlerini sağla."

"Denerim."

Tek kaşını kaldırdı. "Deneme, yap." Elinden dosyayı alarak başımı salladım. "Denerim, Archie-chi."

Determined//h.sHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin